Olağan deneyime yeterli farkındalık ve ağırbaşlılık katıldığında, içgörü ve arınmaya ulaşırız. İçgörü ve arınmanın sonucu olarak, yaradılıştan gelen mutluluğumuz, esas doğuştan gelen hakkımız ve manevi gerçekliğimiz açığa çıkar. Böylece, olgular dünyası diye baktığımız, zaman, uzay ve madde dünyasının aslında anbean doğrudan temasta olduğumuz manevi bir enerji dünyası olduğunu keşfederiz. Çünkü, duyular arındığında ve her düzeydeki iç çatışmaya son verildiğinde, olağan duyuların akışı bir duaya, bir mant-raya, kutsal bir ilahiye dönüşür ve görürüz ki, yalnızca hayatımızı yaşayarak Kaynakla anbean doğrudan temastayız. SHINZEN YOUNG
Dileklerin ve Düşlerin Ötesinde Ancak hayallerin, dileklerin ve düşlerin ötesine geçtiğimizde gerçek dönüşüm meydana gelir ve yeniden doğmuş olarak uyanır, düşlerin yeniden gerçeğe dönüştüğünü görürüz. Ne kadar inkâr edersek edelim amaç, hakikattir. Ona ancak daima genişleyen bir bilinçle, sonunda belleği dahi yok eden bir alevle yanarak yaklaşabiliriz. Birey tümüyle yaratıcı olduğunda, kaderle bir olduğunda, ne zaman kalır ne boşluk, ne doğum kalır ne de ölüm. Tanrı hissi öyle yoğunlaşır ki, canlı cansız her şey ilahi uyumla salınır. En yüce kimlik belirlendiğinde, bütün şeylerin kimliği duyumsandığında ve kişi aynı anda tümüyle ve mutlulukla yalnız kaldığında, göbek bağı nihayet kesilmiştir. Ne rahime duyulan özlem ne de ötesine duyulan istek vardır. Sonsuzluğun mutlak duygusu. Bunun ötesinde bir tekâmül yoktur, var olan yalnızca evrenden evrene ebedi devinimdir. HENRY MILLER
Reklam
Öyleyse kimsin sen? Oradaki nesneler değilsin, düşünceler değilsin; çabasızca tüm bunların farkında olduğun içindir ki, sen onlar değilsin. Kim ya da nesin sen? Şöyle söyle kendine: Duygulara sahibim, ama ben o duygular değilim. Kimim ben? Düşüncelere sahibim, ama ben o düşünceler değilim. Kimim Ben? Böylelikle kendi farkındalığının kaynağına dek gidersin. Tanık'a ulaşır ve Tanık'ın içinde soluklanırsın. Ben nesne, duygu, istek, düşünce değilim. O vakit insanlar genelde büyük bir hata yapıyor. Tanık'ın içinde kaldıkları sürece çok saf ve özel bir şey göreceklerini ya da duyacaklarını sanıyorlar. Oysa hiçbir şey görmeyeceksin. Bir şey görüyor olsan dahi, bu yalnızca başka bir nesne, başka bir his, düşünce, duyum ya da imgedir. Bunların hepsi nesnedir ve bunlar senin olmadığın şeydir. Hayır, Tanık'ın içinde kaldıkça tek fark edeceğin şey, bir tür özgürlük, serbest kalma hissidir. Önemsiz bedenin, zihnin ve egonun temsil ettiği değersiz ve sonlu nesnelerin korkunç kıskacından kurtulma hissidir. Bunların hepsi gözle görülebilen nesneler olduğuna göre, esas Gören, esas Öz, saf Tanık değiller. Esas Gören, esas Öz, saf Tanık sen-sin.
Barış Çayı
Sadece bir fincan çay. Şifa bulmak için bir fırsat daha. Yalnızca fincanın kulpuna uzanan el. Yalnızca sıcaklığı fark etmek. Dokusunu ve kokusunu fark etmek. Sadece bir fincan çay. Sadece tazeliğin içindeki bu an. Sadece fincana değen el. Sadece geri çekilen kol. Fincan dudaklara yaklaştıkça artan rayiha. Öylesine burada. Alt dudağın fincanın sıcaklığını duyması, üst dudağın içindeki sıvıyı çekmek üzere büzülmesi. Daha çay dudaklara değmeden ilk çay yudumunun tadına varmak. Ağzın içinde yükselen ısı ve koku. Lezzetin ilk tadımı. Ilık çayın istekli dile dokunuşu. Çayı ağızda çeviren dil. Yutkunma niyeti. Mideye doğru inen sıcaklık. Ne harika bir çay. Barış çayı, doyum çayı. Bir fincan çay içerek savaşı durduruyorum.
Bu düşünceden arınmış uyanıklıkla alıştırma yapmamız gerekir, ama onun üzerinde meditasyon yapmaktan ya da onu düşlemekten kaçınmalıyız. O zaten en başından vardı. Yine de bu mevcut uyanıklık düşüncenin ağına yakalanır. Düşüncelerden arınmak için sadece fark et, mevcut uyanıklığının farkına var. Unutma; dikkatini dağıtma. Bu, oturup kendini zorlayarak dikkatini dağıtmamaya ve unutmamaya çabalaman anlamına gelmez. Bunu denemek bu duruma yalnızca zarar verir. Sadece bırak doğal halin huzurlu bir me-ditasyonda-olmama hali olsun. İkilik taşıyan zihnin tüm faaliyetleri yok olup gittiğinde, bizler sınırlanmamış boş idrakin içinde tamamen dengelendiğimizde, artık samsaranın üç aleminde kalmak için neden yoktur.
Aydınlanmanın olabilmesi için, algılayanın dönüp kendi doğasıyla yüzyüze olduğu, O OLDUĞU gerçeğine uyanması gerekir. Ruhani arayıcı sonunda, zaten varmak istediği yerde olduğunu ve aradığının KENDİSİNDEN başkası olmadığını ve aslında yuvasında olduğunu keşfeder.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.