Gecenin sesini duyuyorum. Bildiğim, sonsuz kez elimi yakan imgeleri sadeleştiriyorum.
Şarkı, yine bilindiklerde çalıyor. Yok oluyor sevgi ve depreşiyor nisan uğultusu. Değerin değersizleştiğini görüyorum gece sisinin derecesinde. Tövbe, bir üşümek tutuyor, kahkahamda boğuluyor buluyorum kendimi. Bir koku, evet geçmişin herhangi bir anını anımsatan bir koku sesleri delip geçiyor marşların arasından. Alelade kusuluyor sözler, toprağın delişmenliği unutuluyor. Bense kışı unutamıyorum mesela, karlı masalın dibinde yürüyüşlerimi, korka korka gülüşlerimi ve en çok da o beyaz filmi. Gurbette olan ben değilim halbuki, kimse yok beklediğim uzaklardan, ya da beni bir bekleyen.. Neyin matemi diye soruyorum kendime kaçamakça. Belli ki geçen aynaların yansıması diye kestirip atıyorum.
Fazlaca renklerle oyalandığımdan sözcüklerin yerlerini unuttuğumu zannediyorum bu günlerde. Bu gece, yine kışımsı sözler ediliyor ayın altında, (özlenmiş belli ki satırlar). Gören görüyor, göçen göçüyor, seven seviyor, terk eden gidiyor, birileri söylüyor, bizse susuyor, dinliyoruz. Yine tövbe, aklımda gene aynı film ve hiç unutmamak bence çok saçma. Birak gitsin! Ve yine belli ki kışın izlerini silmek zor olacak bu gecenin üzerinden.
*Sayefiliz