1 seneyi aşkın süre önce okumaya aldığım fakat tamamlayamadığım kitabı , yeniden ele aldım. Kitap hakkında bir şeyler demeden önce birkaç husustan bahsedeceğim.
Okuma rutininiz nasıl bilmiyorum ama yazın en sıcağında bu kitabı okumakla hata yapmışım. Rehavet oluşturan tüm etkilerden uzak durmak oldukça mühim. Felsefe okumasına alışık olmayan bünyeme, roman ya da öykü okur gibi bu kitabı okutmak çok ağır geldi ve haliyle tamamlayamadım. Üstelik bunca vakit elime dahi almak istedim. Üzerimde bıraktığı yorgunluğu ve zihni karmaşayı savuşturmak zaman istiyordu.
Kendimi hazır hissettiğim vakit, şu yukarıda edindiğim tecrübeleri de ekleyip okudum. Sindire sindire, yavaş yavaş. Kitabın anlaşılması hususunda oldukça önemli bu. Tabi dediğim gibi, ben bu türe alışık olmadığım için tüm bunlar. Felsefede aştık diyorsanız no comment:)
Jacocot tek telime Flamanca bilmiyor, öğrenciler de tek kelime Fransızca. Ortak bir dile sahip olmayan iki taraf var. Telemak'ın iki dilli baskısını eline alan okutman, bu kitap vesilesi ile bilmediğini öğretir öğrencilere. Yaptığı bu ilginç deneyin meyvelerini toplayınca bir ilke edinir , zekâların eşitliği ilkesi. Bu ilke etraflı bir biçimde anlatılıyor kitapta. Beğendiğimi not düşeyim ayrıca.
Cahil, bir başka cahile bilmediğini öğretebilir derken , çocukken hiçbir şey söylenmez iken nasıl birçok şeyi öğrendiğimiz gerçeğine dikkat çekiliyor esasen. Dikkatlice bak, tekrar et, el yordamı ile bulmaya , anlamaya, öğrenmeye ,yapmaya çalış, hareket et ve peşinden git , doğrulamasını yap bilginin şeklinde özetlenebilecek bir eylem planının gerekliliğinden bahsediyor.