Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nora

Nora
@noradiyorlar
okuyorum ve okuyorum
öğrenci
8 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
öyle günler olur ki yalnızca nefes alıp vermek bile bitkin düşürür seni. Hayata sırtını dönmek daha kolay gelir. ortadan kaybolma düşüncesi huzur verir. ben de uzun bir süre güneşin olmadığı bir yerde kaybolmuştum. çiçeklerin yetişmediği bir yerde. fakat ara sıra bu karanlıktan sevdiğim bir şeyler çıkar ve beni hayata döndürür. mesela yıldızlı
Reklam
Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.
İnsan içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teli ile koparabileceğini sanır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tabii ki delirmezse. Delirmenin insanı yaşattığı söylenir; en azından bilinç kaybolduğu için daha az acı çekilir; ölü gibi uyunur.
Haklı olarak cezalandırıldığımı kabul ediyorum. Peki bu masumların suçu ne? Ne önemi var! Onurları lekeleniyor, felakete sürükleniyorlar: Bunun adı adalet.
Reklam
Yok ettikleri insanın bir zekâsı, hayata güvenen bir aklı, ölüme hazır olmayan bir ruhu olduğunu hiç düşünmemişler midir? Hayır. Bütün bunlarda üçgen bir bıçağın yukarıdan aşağıya inmesinden başka bir şey görmüyor, bir mahkûmun bu kararın öncesinde ve sonrasında bir hayat sürdüğünü kuşkusuz düşünmüyorlar.
Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi dünyayla benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu. Yüzümü görebilmek için itişip kakışan bu adamlar, bu kadınlar, bu çocuklar artık hayaletlere benziyorlardı.
Ama kıskanç insanlar böyle söze kanmazlar. Böyleleri bir nedene göre kıskanmazlar ki, Kıskanç oldukları için kıskanırlar. Bu kıskançlık denilen şey, kendi kendini peydahlayan, Kendi kendini doğuran bir canavardır.
Birilerinin saçma iktidar mücadelesi yüzünden, insanlar birbirlerine kavuşamıyor, acılar yaşanıyordu. İnsanların mutluluğu, iktidar oyunları arasında ne kadar da zavallı bir konu haline geliyordu.
Sayfa 315Kitabı okudu
Yazıyla insan hayatı arasındaki garip ilişkiyi düşündüm. Yazı doğal bir şey değildi. İcat edilmişti, yani uçmak gibi o da doğamızda yoktu. Bu yüzden uçmaktan nasıl korkuyorsak yazıdan da korkuyorduk. Claude Lévi-Strauss insanlığın gerilemesini yazının icadına bağlarken haklı mıydı yoksa?
Sayfa 367Kitabı okudu
Reklam
ilyas-ı habır mardinli bir vatandaştır. ilyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 404Kitabı okudu
'Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.'
arkadaş kalabilir miyiz diye soruyorsun ben de anlatıyorum dudaklarını öpmeden çiçeğin yapraklara geçebilir mi bal arısı -daha fazla arkadaş istemez
kızgın mısın bana iyi misin bensiz ya da iyi olmasan bunu söyler miydin hiç bir gün görürsek birbirimizi uzanıp sarılır mıydın bana söz verdiğin gibi son kez konuştuğumuzda sarılacaktın ya ilk gördüğünde beni yoksa bakışır mıyız sadece bu kez evde bekleyen başkaları varsa özlemle titrerken tenimiz doya doya çeker miyiz içimize birbirimizi iyi değil miydik sen ve ben yoksa sormak yanlış mı bu soruları söyle sevgilim sen de aramıyor musun tüm bu yanıtları
her yerde sen varsın burada yoksun bir tek öyle acıtıyor ki beni
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.