–“Bacım sen gerçekten müslüman değil misin?”
–“Oğul! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüreğindeki nesneye mi karışırsınız? Müslüman olup olmadığımı niye soruyorsun? Türk olduğum yetmiyor mu?”
Osmanlılar ne Birleşik Haçlılardan çekinirler, ne de yeni bir Aksak Temür Beğ'in çıkmasından telâşa kapılırlardı. Fakat bir Osmanlı şehzadesinin meydana atılmasından büyük huzursuzluk duyarlardı. Osmanlı ancak Osmanlı'dan korkardı.
“...İnşallah benim oğullarımla birlikte nice savaşlara girip ya gazi, ya şehit olurlar.”
Türkmen beği, çadırındaki konuk olan bu on yaşındaki öksüze Türklükteki en büyük, en üstün iki rütbeden birini temenni ediyordu.
Bir hayat kasırgası içinde ömür geçirenler, bir gölgelikte dinlenmek için vakit bulamayanlar, tehlikelerle arkadaş olanlar böyle geçici bir huzura kavuşunca kendi gönülleriyle hesaplaşırlar, geçmişi hatırlarlar.