Deneme bir, iki.. Bu siteye sıkı okurlar foto atabilir dediler, bir sıkı okur(!) olarak şöyle timeline'a biraz da içimi dökmek istedim. Burayı malum not defterim gibi kullanıyorum, aslında 2013 Twitter gibi. O dönem, bilen bilir, Twitter az kullanıcılı nezih bir sosyal mecraydı. Sonra rağbet görüp benim nazarımda sıradanlaştı. Artık kullanmaz oldum. Burası iyi. 2013 Twitter demişken o dönem Twitter bio'ma
Cemil Meriç 'in şu sözlerini eklemiştim, olduğu gibi: "Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim." Deli gibi kitap okuduğum en güzel dönemlerimdi. O zamandan bu zamana çok şey değişse de o liman aslında değişmedi. Daha seyrek periyotlarda ziyaret edebilsem de... Kendimi, yaşamımı ve hakikati otobüs camlarından birkaç şarkıyla sorguladığım dakikaların ardından yine limanıma döndüm.
youtu.be/xbdN_DSm0bs
Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
Kaç kilo çekerdi yalnızlık
Kaç kere ezildim altında
Yaz yağmurlarının
Belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
Her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
Hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
Kim sevmezdi çiçekleri filan
Ben sevmezdim dedim yalan dedi
Bunu palyaço söyledi
Palyaço söyledi ben yazdım
Yazdım yazmasam ağlayacaktım
"Sevmek için geç, ölmek için erken."
* * *
"Sevmek için geç, kaybetmek için erken."
İki dize de
Attila İlhan 'a ait. Bugün bir arkadaşımla aramızda iddia konusu oldu bu. Acaba hangisi doğru diye şöyle bir fikir alışverişinde bulunup Google amcaya sorduk. Ben fikrimde ısrarcıydım, arkadaşım da en az benim kadardı. Ve çok geçmeden ikimizin de haklı olduğu anlaşıldı. Farklı dönemlerde, şair, birbirine çok yakın olan bu iki dizeyi de kaleme almıştı. Sadece ben "ölmek" için olan şiiri bilirken arkadaşım "kaybetmek" için olanı biliyormuş. Sonuç olarak iddiayı ikimiz de kazanmıştık. :)
Biraz da kendi düşüncemden bahsetmek isterim. Bence kaybedişler vakitli olabilir, hatta bazı kaybedişler tam da vaktinde meydana geldiği için bir kaybediş oluverir. Zamanı yazgının zemini olarak düşlerim ben hep, o yüzden biraz büyüleyici biraz da ürkütücüdür, benim gözümde. Zaman barındırdığı yazgının çanlarını bazen ustalıklı çalar; kaybedişler, kazanmalar... nakşeder bizim için. Öyle ki yazgının niteliğini zamanın belirlediği olur. O yüzden her kaybetmek için erken olamaz bence.