Her karış toprağa bir yangın düştü; ne çâre
Damarındaki kanla söndürdü onu Mehmet
Yakarış duman duman yükselince göklere
Semadan dalga dalga indi gazap ve rahmet
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni
Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
Adını söylemek
Her karış toprağa bir yangın düştü; ne çare
Damarındaki kanla söndürdü onu Mehmet
Yakarış duman duman yükselince göklere
Semadan dalga dalga indi gazap ve rahmet
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına adını söylemek
“Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
Bir güvercin uçurup kıtalar arasından
Çağırdın beni
Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
Adını
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına adını söylemek
Kurak bir ilkbaharın koynunda filizlenip
Yüreğimi süsleyen gül dü mehtabım benim
Misk u amber kokulu bir semadan seslenip
Kapkaranlık geceme güldü mehtabım benim
Nice bin kez tutuştum ateşiyle sevdanın
Küle döndüm, zamansız gurbetin de ferdanın
En talihli mahkumu ben miyim bu zindanın
Kollarını açarak geldim mehtabım benim
O ne müthiş cazibe, yıldızları deliyor
Kınalı saçlarından kahkahalar geliyor
Bir bakışı kavrulan ruhumu gölgeliyor
Aklımı başımdan ah, aldı mehtabım benim
Hücre hücre kuruyup Mecnun bir çöle döndüm
Perdelendi gözlerim ıssızlığa büründüm
Bunaldım, acze düştüm, kuytularda süründüm
Dare çeken celladım oldu mehtabım benim