Üzerinde ”EN GÜZELE” yazılı, altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zekâ tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta
Seni görevden alıyorum. Bundan sonra operasyonu ben yöneteceğim. Çık, defol buradan.”
İnanmaz gözlerle bakan Mustafa Bey hiçbir şey demeden, diyemeden odayı terk etti. Ayaktaki adama bakar bakmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Sizler de anlamışsınızdır. Demek bu yüzdendi. Kariyerinde çok hızlı ilerlediği, genç yaşında çok iyi yerlere geldiği için
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
- les chants de maldoror -
Bir bilinçaltını okudum bu kitapta.
Salvador Dali'yi, Rene Magritte'ı gördüm diyebilirim. tıpkı bir naldan tekerleği görmek gibi gitmek fiilini en gerçeküstü haliyle okudum. Hatta insanın kendi içsel bilinçaltı patlamalarını bulması bile mümkün. ben buldum.
Henüz yirmili yaşlarındaki bir gencin kaleminden çıkmış olması ise üzerine düşünülmesi gereken ayrı bir konu.
Kitabı okuYan her yazar, düşünür, analist maldoror hakkında bir tanımlama yapma ihtiyacı duydu. Maldoror öyle karanlığıydı ki insanın tanımlayamazsa acı saplanıp kalacaktı içine. Kimi şeytan diye tanımladı, kimi lanetli bir yaratık olarak ancak maldoror insan benliğinin ta kendisiydi. Yorumların hepsi doğru olduğu gibi hepsi yanlıştı da...
Dizeler öyle müthiş ki karanlıkta boğulmuş gibi hissetmesine bile seviniyor insan.
Tam da gergedan ve Dali incelemesine girişme noktası burası ama o kadar uzatmayacağım.
O kadarda çekingen olma çekingen insanların zaman zaman duymak zorunda kaldığı bir cümledir bunu söyleyenlerin çekingen olması mümkün değil aksi oldaydı bunun pek mümkün olmadığını bilirlerdi birisine spontene ol yada gül demek gibi birşeydir spontene olmak yada gülmek tek tuşla olmuyorsa çekingenlikte tek komutla kurtulunabilen bir davranış
Hz.Ali dedi ki
Öfke padişahlara bile padişahlık eder; fakat bize köledir. Ben öfkeye gem vurmuş, üstüne binmişim. Erdem kılıcım, öfkemin boynunu vurmuştur. Hakk'ın hışmı ise bence rahmettir.
Cümleme Saygı değer Zülfü Livaneli ile başlamak gereksinimi hissetme sebebi..
Yaşadığımız dönemde, bizden önce sanatı için sürgün edilmiş , başka diyarlara göç etmiş, sürgün yemiş , hayatını sanata adamış ve sonunda hüsranla veda ettiğimiz ve hala hüzünle andığımız yazarlar , şairler vardır ve biz o kişileri saygıyla özlemle anarız .. Livaneli