İslam kültür dünyasında, asıl mantık çalışmaları Farabi ile başlar. Bu yüzden ona Aristo'dan sonra gelen, ikinci öğretmen anlamına gelen, muallim-i sani ünvanı verilmiştir.
Atatürk kutsal kitapların gökten indirilmediğini Meclis kürsüsünden de açıkça belirtmiştir. 1 Kasım 1937 günü, yılda bir yaptığı TBMM'yi açış gibi önemli konuşmasında aynen şunları söylemektedir:
"Dünyaca bilinmektedir ki bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede
Bir gün evinden çıkıp mescide giden Hz. Peygamber, orada halka olmuş iki toplulukla karşılaşmıştı. Bunların birinde Kur"an okuyorlar ve Allah"a dua ediyorlardı, diğerinde ise ilim öğreniyorlar ve öğretiyorlardı. Sevgi ve rahmet dolu bakışlarıyla onlara ilgi gösteren Resûl-i Ekrem, “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur"an okuyorlar ve
AĞAÇ KASÎDESİ’NDEN
Halil Nihad Boztepe
Vatanda dilsize döndüm değilken ehli sükût
Yerindedir bana put demek yürür bir put
Lakırdı etmeye vermez aman lisaniyyun
Azaldı bende tahammül tükendi sabrı sükun
Yanımda söyleşiyorlar garip bir lehçe
Bir ismi var:Ulusal dil denir fakat bence
Ne şivei arabidir ne şivei Türki
Japonca Çince mi asla bu öyle
Yeni okulları çok kişi, özellikle İslâmcılar anlamsız şeyler sayıyorlardı. Okullarla ağırbaşlılık yok edilmişti. Özellikle Balkan savaşlarından sonra İslâmcılar arasında bir muallim ve okul düşmanlığı başlamıştı. İlk kez olarak ilkeğitim üzerindeki tekelini kaybeden medrese yetiştirmeleri, Balkan yenilgisindeki moral çöküşte okulun ve öğretmenin büyük payı olduğunu durmadan yayıyorlardı. Parlamento’da üye bulunan ve gelecekte TBMM Hükümeti’nde Şer’iyye Bakanı olan bir mebus, okullarda sadece Kur’an okutulmasını bile teklif etti.38 Öğretmene zararlı, yıkıcı etkileri olan bir kişi olarak bakılması o zamandan başlamıştır.
“Muallim”den “öğretmen”e geçiş, başlangıçta çok önemsenmemişti. Zira ilk bakışta bir kelime değişikliği gibi gözüküyordu. “Muallim” diyeceğimize “öğretmen” diyor, yeni “sözcük”ün, eski “kelime”nin yerini doldurduğunu sanıyorduk.
Meğer öyle değilmiş...
Farkı anlayabilmek için önce “muallî” kelimesinin mânâsına bakmak gerekiyor. Çünkü