Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
·
Puan vermedi
Bu, çok fazla övgüyü hak eden bir çalışma. Ben çok sevdim. İnanın bana, Michel Tournier'nin Vendredi ou les Limbes du Pacifique'i hayal gücünüzü ve kalbinizi ele geçirecek bir edebiyat şaheseri.
Michel Tournier 1924 doğumlu bir Fransız yazar ve gazetecidir. Felsefe eğitimi aldı ve yazarlığa yönelmeden önce öğretmenlik yaptı.
#mevsimyas Batman halkının doksanlı yıllara ait kolektif belleğini yansıtan, akıcı, merak uyandıran ve sarsıcı bir roman. Şehirde yaşanmış gerçek olayları dramatik bir kurgu ve marazi karakterlerle anlatan bir dönem romanı. Hızbulllah, mez.ar evler, sokak ortası cinayetleri, intih*rlar gibi sert gerçeklerle bol bol ölüm kusan tam anlamıyla bir yas romanı.
Söyleşilerinde “Ben bir hafıza yazarıyım” diyen #mehtapceyran doksanlı yıllara dair büyük bir hafızası olduğunu belirtiyor. “Mevsim Yas” yazarın ilk romanı.
Konusu (Spoiler!): Batman’da öğretmenlik yapan Zehra, bazı bölümlerde Hızbulllah tarafından kaçırılan öğretmen arkadaşı Taha’yı bulabilmek için bir ipucu yakalamak amacıyla Taha’nın günlüğünü okurken; bazı bölümlerde de isimsiz gönderilen mektuplar aracılığıyla aynı çevreye ancak biraz daha uzak geçmişe ait bir kadının anılarını okuyor. Kitap boyunca merak unsurunun ritmi hiç düşmüyor ve her seferinde yeni bir konuyla dallanıp budaklanıyor: Mektupların kimden geldiği ve mektuplarda kendi hayatını anlatan kadının çevresinde olup biten olaylar, merak konusu; Taha’nın nerede ve ne halde olduğu ise başka bir merak konusu. Ama bununla da kalmıyor; Zehra’nın aldığı ölüm tehditlerinin kimden geldiği ve Zehra’nın da başına bir iş gelip gelmeyeceği ayrı bir merak konusu. Zehra’nın kendisini haketmeyen bir adamla yaşadığı aşka dair anlattıkları ise ayrı burkuyor içleri. Yazar; sevgisiz büyüyen Fesla’nın çocukken yaşadığı ve şahit olduklarına dair (şiddet, kötü üvey anne, dışlanma, aşağılanma, babanın soğukluğu vs.) anlattıklarıyla bir kez daha üzmeyi başarıyor okurunu.
Yazar ,yıllarca öğretmenlik yapıp, yılın öğretmeni seçildikten sonra ,gözlemlediği eğitim sistemini anlatıyor
Eğitimin işlevi , nüfusu yönetilebilir kılmak, itaatkâr,konulmuş kurallara sorgulamadan uyacak kişiler yetiştirmektir. Meşhur şarkıda dediği gibi, duvar için bir tuğla daha...
Zorunlu eğitim tuzağından kurtulmayı başarabilmiş insanlara ilişkin örneklerle, okulsuz başarının mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Gatto buna, “açık kaynak öğrenme” adını veriyor.
Mevcut eğitim sistemini bilen insanın, yazarın fikirlerine katılmaması mümkün değil.
Okudukça ,okul sıralarında yaşananları anımsıyor insan.
Tek tipleştirme, aşağılama ,küçük düşürme,hatta dayak ile hizaya getirme...
En ufak bir sorgulama ve aykırı fikirde, düşük not ile tehdit edilmek, yaratıcılık gerektiren resim dersinde bile mavi gökyüzünü pembe boyayamamak, lisanslı sporcu olduğun halde,beden dersinde futbol oynayamadığın için her seferinde
düşük not almak...
İnsan içinde azarlanmamak,küçük düşmemek için görünmez olmaya ,yada öğretmene yaranmaya çalışmak....
Kitaptaki tespitlerin, gerçek hayatta fazlası var ,eksiği yok ne yazık ki...
Öğretmenlik mesleğine gönül bağlamış herkesin okuması gereken bir kitap. Kitaptaki hiçbir şey hayal değil gerçek hikayelere dayanıyor. Öğretmenlik mesleğinin ne denli sabır işi ne denli emek işi ve ne denli zor olduğunu göreceksiniz. Yeri gelecek yorulacaksınız ve hatta belki de pes edeceksiniz. Çocuklara okunmaya değer bir kitap gözüyle bakan değerli öğretmenimiz Halide Nusret Zorlutuna çocuklara bir anne şefkati ile yaklaşıyor ki bunu şu sözlerle de destekliyor: "Hepsi öğrenci idiler, hepsi de çocuktular. Ben de öğretmen idim ve ana idim. Halide Nusret, bu kitabında öğretmenlik anılarına yer vermekle beraber bazı öğrencilerle yaşadığı gerek mutlu gerek de üzücü deneyimlerini bizlerle paylaşıyor. Bizler de bir öğretmenin nasıl olması gerektiğine harika tasvirler eşliğinde ve etkileyici bir anlatımla şahit oluyoruz.
Nişanlı
Severek okuduğum bir kitabın yorumuyla geldim. Yazardan okuduğum bu dördüncü kitabı ve favori ikinci kitabım oldu . Yazarın kalemi akıcı ve sürükleyici. Cidden sayfalar akıp gidiyor .Ne ara başladım ne ara son sayfaya geldim anlamadım.
Kitap Nişanlı ve Edebiyat Öğretmeni adlı iki hikayeden oluşuyor. Ben Nişanlı hikayesini daha çok sevdiğimi belirtmek isterim. Bu arada Nişanlı yazarın tamamladığı son öyküsüdür.
Nişanlı hikayesinde Nadya isimli bir genç kızın uyanışını okudum . Nadya 23 yaşındadır, yıllardır hayalini kurduğu evlilik fikri artık ona yabancı gelmeye başlamıştır. Nadya her şeyi arkasında bırakıp gider ve özgürlüğünü ilan eder .
Edebiyat Öğretmeni beni çok etkilemedi açıkçası. Lisede öğretmenlik yapan Nikitin sevdiği insanla evlenir ve daha sonradan varoluş krizine girer .
Anton Çehov'un bu eserini herkese tavsiye ederim, okuyun.
Klasiklere başlangıç yapacaklar için ideal bir eser .
Evet kimler okudu bakalım?
344 syf.
9/10 puan verdi
"Geçmişten Geleceğe Öğretmen ve Öğretmenlik" kıtabı her öğretmen ve öğretmen adayının mutlaka okuması gereken bir kitap. Hatta kütüphanesinde bulunmalı ki ara ara yine dönüp bakabilsin.
Kitap çeşitli hocaların yazdığı makalelerden derlenmiş zengin bir içeriğe sahip. Kitapta cevabını bulabileceğiniz başlıca sorular: Bir öğretmen nasıl olunmalı? Öğrenciyle arasındaki ilişki nasıl olmalı? İdeal bir öğretmenlikten söz etmek mümkün müdür? öğretmenin bireysel ahlakı nasıl ne şekilde belirlenmelidir? Öğretmen mi öğretir öğrenci mi öğrenir ? Öğretmenlik formal bir mesleğe sığdırılabilir mi? Öğretmenligin yapılan tanımları ne kadar isabetlidir? Öğretmenlik mesleği için yeterlik kavramı kullanılabilir mi? Öğretmen yeterlilikleri hangi ölçülerle belirlenmelidir... bunun gibi daha bir çok sorunun cevaplarını içeren kitap ayrıca sizi çocukluğuna götürüp ve aldığınız eğitimleri sorgulamanıza yardımcı oluyor. Geçmişten günümüze siz nasıl eğitim aldınız ve şuan nasıl eğitim veriyorsunuz? Arada köprü kurmanızı sağlayacak ve okurken keyif alacağınız bir eser.
Otobiyografik üçlemesinin son kitabı olan Benim Üniversitelerim. Gorki’nin üniversite için Kazan şehrine gelmesi ile başlar. Burada yine birçok insanla tanışan aynı zamanda çalışıp okumaya çalışan bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Bazı kişiler ve bazı yasaklı kitapları okumaya birçok şey öğrenmeye başlıyor. Burada öğretmenlik yapamayacağını söylüyorlar gorki bu duruma pek fazla gerek üzülmüyor çünkü daha çok öğrenebileceği şeyler olduğunu düşünüyor. Birçok kişi hayatına giriyor ve onların kayıplarını görüyor. Bu kitapta anneannesinin öldüğünü öğreniyor. Üvey babası ve çalıştığı bazı kişileri kaybediyor. Artık kitapların sonuna geldik. Bu üçlemenin toplu bir yorumunu gireceğim derleyip toplayıp birkaç güne. Gorkiyi anlamak ve dönemin özellikleri toplumun özelliklerini görmek için okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum.
Milli Mecmua/ Sayı 30. Ocak - Şubat 2023.
Ötüken Neşriyatın, göz bebeği dergilerinden birisi olan Milli Mecmuanın 30. sayısının, dosya konusu Peyami Safa'dır.
Derginin bu sayısında 12 makale ve bir söyleşi vardır. Makaleler derkenin genel anlayışına uygun olarak akademik düzeydedir.
Peyami Safa 1899- 1961 yılları arasında yaşamış, ülkemizde özellikle solcu edebiyat adamları ile girmiş olduğu polemiklerle tanınan, bu yüzden de hep göz ardı edilen önemli mütefekkirlerimizden birisidir. Hem yazar hem gazeteci kimliği ile, dönemin önde gelen isimlerinden olan Peyami Safa, küçük yaşlarda babasını kaybetmesi ile birlikte, annesi ve ağabeyi ile hayatını sürdürmüş ve zorlu şartlar altında ilkokula devam ettiği sırada, sağ kolundan kemik verimi hastalığı teşhisi konulması ile kendisini hastane koğuşlarında bulmuştur. Okuyamadığı için de kendi kendisini yetiştiren önemli bir aydınımızdır. Memurluk, öğretmenlik, gazetecilik ve yazarlık yapmıştır.
Dergi, 12 makale ile yazarın eserlerini, edebiyat anlayışını, polemiklerini ve dünyaya bakışını özetlemeye çalışmıştır. Dosya konusunun eksik yanı, yazarın biyografisinin kronolojik olarak verilmemesi söylenebilir.
#Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Kumarbaz
Dostoyevski'nin kendi hayatındaki bir dönemden bir kesit anlattığı kısa romanı. Kitap, adının çağrıştırdığı gibi bol aksiyonlu, maceralı, hareketli bir kitap değil. Dostoyevski'den bahsediyoruz. O zaman tabi ki bol tasvirli, ayrıntılı, sorgulamalı olması kaçınılmaz.
Roman, dul bir generalin himayesinde öğretmenlik yapan ve kumara düşkün olan Aleksi İvanovic'in hikayesini anlatıyor. Generalin üvey kızına sırılsıklam aşık olsa da genetik bir miras gibi taşıdığı nezaket ve göz alıcılığıyla Fransız yüzünden bu aşkta kendine şans tanıyamıyor. Mirası beklenen büyükannenin şehre gelmesiyle hikaye biraz renkleniyor. Hatta yer yer gözümde canlandırdığım rulet masasındaki babaanne sahneleri tebessüm ettirdi.
Fransız De Greux ve Blanche ailesi parayı, gösterişi, şatafatı temsil ederken, İngiliz Bay Astley sağduyuyu ve aklı temsil ediyordu. Ruslar ise Dostoyevski'nin penceresinden her zaman daha başarısız, daha kaba fakat daha içtendi.
Başkahraman için kumarda kazanmak ya da kaybetmek diğerlerinin inandığı kadar büyük anlamlar taşımıyordu. O, bu huyundan vazgeçmezken bazen şansının bazen çocukça duygularının bazen sabitfikirliliğinin bazen de umutlarının peşinden gidiyordu.
