enes gök

enes gök
@okuryazartoktutar
Cumhuriyetin bir kulu
11 okur puanı
Temmuz 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Reklam
enes gök

enes gök

, bir kitabı okumaya başladı
Mükemmeliyetçilik
MükemmeliyetçilikTracey Wade
8.1/10 · 63 okunma
Bu iki sıradan zavallıyı, bu denli özel kılan şey, inatla yaşadıkları ve yaşattıkları aşklarıydı. İşte bu hayale saygı duyulması gerekiyordu. Ya da böyle düşünmek hoşuma gidiyor, emin değilim. Her neyse; hayat her durumda sonu kötü biten bir hikaye değil midir zaten?
Sayfa 201Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öleceği gerçeğiyle yüzleştiği anda, kendisini hayata bağlayan duygunun Ruhan Bey'in aşkından ziyade, kocasına karşı duyduğu nefret olduğunu kavrayan kadın, gitmeden önce hayatını karartan -toprağına haber gitmesin- o aşığılık herifi cehenneme postalamaya karar veriyordu.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Dimağ Gücü
Bizim bu Öztürk'le yaptığımız çöl muhabbetlerinin maksadı dünyayı kurtarmaktır. Görünürdeki maksadı belki de? Bir drama oluşsun da çok farklı duygular yaşayalım ve yaşatalım diye. Çünkü duygularımızı canlı kılmanın yegane yolu devinmektir. Durağanlık dimağ gücü verirken insanı hissizleştirir.
Sayfa 158Kitabı okudu
İlahi işleyiş
Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi çözmek üzeresiniz demektir.
Sayfa 108Kitabı okudu
204 syf.
·
Puan vermedi
Oğullar ve Rencide Ruhlar
Oğullar ve Rencide RuhlarAlper Canıgüz
8.2/10 · 11bin okunma
Aynısını benim psikoloğum söylemişti
Çorba yapmayı da içmeyi de -özellikle de brokoli çorbasını- çok sevdiğimi bilen Psikoloğum, "düşün ki," demişti, "yanlışlıkla, heyecanla tencereden kasene doldurduğun çobana tuz yerine şeker atıyorsun. Tadıyorsun ve dehşete kapılıyorsun. Ağzının tadı kaçıyor haliyle. Ne yaparsın böyle bir durumda? İçine atılmış şekeri çıkarmaya mı çalışırsın, yoksa kasene tencerede kalan çorbadan mı eklersin? "
Reklam
Hayatın bana dağıttığı kartlardan hiç memnun değildim. Sürekli korkudan korkma hali içindeydim ve bu korku attığım her adımı kontrol ediyordu. Bildiğim tek şey, panik bozukluğumun pençelerinden kurtulmak istiyorsam onunla olan ilişkimi yenilemem gerektiğiydi.
Hareket Etmezsen Acı üzerinde Birikir
Hızla küçülen bir hayatın acısını çekiyordum. Deneyimsel Kaçınma oyununa kendimi o kadar kaptırmıştım ki bana nelere mal olduğunu göremiyordum. Bir zamanlar beni mutlu eden aktivitelerin çoğunu yapmayı bırakmış;hayatla, bana yaşadığımı hissettiren şeylerle gitgide daha az temas kurar hale gelmiştim. Zihnimin içinde yaşamaya başlamıştım. Belki de yaşamaktansa, sürüklenmek daha doğru bir kelime seçimi olur. Zira bedenimizin aksine, zihnimiz çok nadir olarak bu anda ve burada bulunur.
Yoklanan acı yeniden tetiklenir.
Başımıza talihsiz, üzücü bir şey geldiğinde, zihnimiz üzüntümüzü, korkumuzu, öfkemizi, şokumuzu yaşamak yerine, bize acı verecek, üzüntü, korku, öfke, şok gibi duygulardan kaçmak için, yaşadığımız olay ve sebebiyet verdiği hisler üzerine bin bir türlü hikaye üretir. Fakat acıdan kaçmaya çalışırken yaptığımız her şey bize acımızı daha sık hatırlatır çünkü zihnimizin acıdan kaçmak için önerdiği şeyler yaparken bir yandan da acımızı kontrol edip şiddetini ölçeriz. Örneğin başımıza üzücü bir şey geldiğinde olanlara iyi tarafından bakmaya çalışmak pek işe yaramaz çünkü bu yaklaşımın çoğu zaman asıl amacı acıyı hissetmemektir. Zihnimizin bir tarafı sürekli "Olanlara iyi tarafından baktım. Bakayım şimdi acım ne durumda? Geçmiş mi?" diyerek acıyı yoklar. Yoklanan acı yeniden tetiklenir, gündemde kalır. Tıpkı pembe bir fili düşünmemek için bir yandan aklımıza başka şeyler getirmeye çalışmamız gibi.
Acının Temizi de var Kirlisi de
Geriye dönüp baktığımda daha net görebiliyorum: Acı çekmemin asıl sebebi panik ataklarım değil, panik ayaklarımla kurduğum ilişkiydi. Elbette panik ataklar fiziksel açıdan rahatsızlık, psikolojik açıdan da acı vericiydi. Fakat acı deyip geçmemek lazım, acının temizide vardır kirlisi de. Panik atakların kendisi temiz acı'ydı. Temiz acı hayatın normal işleyişi esnasında başımıza gelen üzücü olaylar, rahatsızlık verici duygu ve düşünceler karşısında hissettiğimiz saf, insan olmanın bir parçası olan acıdır. Kirli acı ise başımıza gelen olaylardan ziyade, başımıza gelen olayın sebebiyet verdiği acımızı kontrol etmeye, azaltmaya, yok etmeye çalışmamız sonucu oluşan acıdır. Bu acı kirlidir, çünkü içinde başımıza gelen olayla ilgili duygumuzu gerektiğince yaşamamıza izin vermeyen düşüncelerden oluşan katkı maddeleri vardır.
Her zaman anksiyete!
Özetle, zihnimizin bir şeyi başka bir şeyle ilişkilendirebilme becerisi yüzünden acı çekeriz, çünkü zihnimiz bize acı veren duygu ve düşünceleri tetikleyecek sayısız çağrışım üretebilir. -Zihnimiz işlediği müddetçe ilişki kurma becerimiz var olacaktır. -Zihnimiz işlediği müddetçe biz insanlar için acı kaçınılmazdır. -Zihnimiz işlediği müddetçe acıyı her yere taşıyabilir, yaşanan acı bir olayla bağlantılı duygu, düşünce ve fiziksel hatırlatıcılardan kaçmaya çalışırken, onların esiri olabiliriz.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.