Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Serra

Serra
@okuyanlardanbiri
Kitap önerisi dışında dm atmayınız•
48 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Delinmiş bir haznedeki yağ gibi, özgürlüğümüz damla damla akıp gidiyor ve biz bunu dert etmiyoruz. Her şey normal görünüyor. Hatta şarkılar söyleyerek gaza basıyoruz. Ta ki motor iflas edip araba artık gidemeyecek hale gelinceye kadar...
Reklam
Toprak kurşuni ve harap, tıpkı öfke dolu bir rüya gibi. İçimizdeki en kötü yanlar üste çıkıp yok ettiler tamamen geri kalan her şeyi.
Boş çaba. İnsan kaçınılmaz olarak bağlanıyor. Sonra yine kaçınılmaz olarak gidiyor. Kapıyı bile çekmeden gidiyor, zaten ne duvar ne kapı kalmış oluyor geride.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölmekte olan bir uygarlığın kucağında sağlıklı bir bebek olarak doğdum ve ömrüm boyunca etrafımda onca şey harap olup giderken övünecek bir şey yapmadan, suçluluk da hissetmeden, hayatta kalma duygusuyla yaşadım; geçtikleri sokaklarda bütün duvarlar yıkılırken yine de sağ salim kurtulan ve sonra, arkada bıraktıkları koca bir kent moloz yığınından ibaret kalmışken, giysilerindeki tozları silkeleyen film kahramanları gibiydim.
Tünelin ucunda ışık görünmese bile, ışık varmış gibi yürümek ve ışığın görüneceğine inanmak gerekir.
Reklam
Çok direnmediğim doğru! Geriye bakınca, nedenini biliyorum. Hayatımda ne varsa karışmıştı. Artık okuyamayacağımı biliyordum. Parlak bir şekilde başladığım halde artık dikkatimi toparlayamıyordum, artık eski heyecanım yoktu. Otuz yaşımdaydım ve hala bir baltaya sap olamamıştım, eski hayatımdan kopamamış, bilinmez bir geleceğin arayışı içine girmiştim.
Günlerimiz, bir köşede büzülüp kalmakla geçiyordu. Cıvıldaşıyorduk. Durmadan, doğacak olan çocuğumuzdan söz ediyorduk. Farklı bir dünya hayal ederek, oyalanıyorduk. Şaşkınlığımız ne oranda büyükse, umudumuz o oranda büyüktü. Yarınlar ne denli karanlıksa öbür günler o denli aydınlıktı.
Babam Türk, annem Ermeni. Kıyamın tam ortalık yerinde, el ele tutuşabildilerse, nefreti reddetmede birleştikleri içindi.
Her şeye karşı! Yasalara, dine, geleneklere, paraya, siyasete, okula... saymak uzun sürer. Değişen ne varsa ve değişmeyen ne varsa karşıydı. Kendisinin dediği gibi "Aptallığa ve zevksizliğe ve kireçlenmiş beyinlere" karşı! Muazzam karşılıklar hayal ederdi...
İnsan çoğu zaman postadan önemli bir şey gelmeyeceğini bilse de dört gözle mektup bekler, ne tuhaf.
Reklam
Bütün bu olanlar, yapılanlar, ayrıntılı, göz alıcı, sesli şeyler buharlaşıyordu; insan kendisi olmak için inzivaya çekilme isteğiyle küçülüp başkalarının göremediği, keskin ve karanlık bir öze bürünüyordu.
İnsanların cehaletine ve kaderlerine, üzerinde durduğumuz zemini aşındıran denizin görüntüsüne sırtını döndü; bütün dikkatini toplayıp üzerinde düşünebilseydi belki bir sonuca varırdı ve şu an karşısında duran görkemli konuyla kıyaslanınca çok basit kalan önemsiz şeylerde avuntu buldu, öyle ki sanki ıstırap dolu bir dünyada mutluluk duymak dürüst bir adam için suçların en büyüğüymüş gibi o rahatlığı geçiştirmeye, karşı koymaya yöneldi.
Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti. Elinde çiçekler tutan beyaz gelinlik giymiş bir kızın mutluluğu gibi bir şey değildi bu. Daha derin bir varoluş sorunuydu. Dünyaya gelmiş olmamın bir anlamı var mı, bu yaşlı gezegene ya da üstünde yaşayan insanlara küçücük bir katkım oluyor mu gibi tuhaf soruların cevabıydı.
Anlamsız bir hayat yaşamaktan kurtulma fırsatı yakalamıştım.
Acaba bundan sonra hayatımı buna göre mi düzenleseydim? İşim dışında kalan boş zamanlarımı buna mı ayırsaydım? Kendime bu soruları sordukça içimdeki boşluk duygusunun azaldığını hissediyordum. Bir amaç lazımdı bana.
306 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.