...gece günduz fark etmeksizin yakıp kavuran sıcak havaya maruz kalan dudakları bir damla neme muhtaçken, aynı saatler de o zirvelerde esen rüzgârın serinliğini düşünmek acı veriyordu. Bitkilerin günbegün solduğu, ağaçların kuruduğu, çayların sularının çekildiği ve her bir canlının günden güne öldüğü bu çürüyen dünyada, saatler bile avarelik ediyor, ağır aksak ilerliyordu.