"Tavan...İç dünyamı yansıtıyor.Kocaman ışıltılı bir avize...Yașantım.Bir anda paramparça oluyor.Kalan şey ise kocaman bir boşluk...Doldurmaya çalışıyorsun,olmuyor.Parçaları birleştireyim desen,boșuna...Ölmeyi bile beceremedim.Hem de bu kadar yaşamak istemediğim halde."Aslında cevap beklemiyordum,sanki kendi kendime veryansın ediyordum.Ancak beni şaşırtarak cevap verdi bana."Sen ölemezsin zaten," dedi.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü ölmek için fazla ölüsün."
Cevap veremedim,sustum.Boğazımdaki kelimeleri bir bir yutarak,içimden deli gibi çığlık atarak sustum.Karnımda dolaşan siyah kelebeğin,heyecana benzeyen iğrenç bir hisle içimde dolaşmasını hissettiğim an,biraz daha susmak geldi içimden.İlk kez biri yaşamadığımı fark etmişti.Bu...kalbimi öyle bir titretti ki,göğsümün sol kısmı uyuştu sanki.Yapabildiğim tek şey,başımı tekrar tavana çevirmekti.Gitgide bana daha çok benzeyen
sinir bozucu,sessiz,boş tavana...
Nora kendini düşündüğünde -ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı- ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok fazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar. 'Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Buzul bilimci olamadım. Dan'in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirent'lerin vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olamadım. Voltaire'e bakmayı beceremedim.' Şimdiyse, bunlar yetmiyormuş gibi, ölmeyi bile becerememişti. Boşa harcadığı fırsatların bu kadar çok olması cidden acınacak bir durumdu.
Cümleyle vurulan biriyim ben. Neden hala yaşadığımı merak ettiğim günlerde bile gizli saklı ölmeyi beceremedim. Nereden vurulduysam yaralarımı oradan gösterdim.
'Ölmeyi bile beceremedim.Hem bu kadar yaşamak istediğim halde.'Aslında cevab beklemiyordum sanki kendi kendime veryansın ediyordum.Ancak beni şaşırtacak cevab verdi bana.
'Sen ölemezsin zaten' dedi.
'Nedenmiş o'?
'Çünki ölmek için fazla ölüsün'.
“Tavan... İç dünyamı yansıtıyor. Kocaman ışıltılı bir avize... Yaşantım. Bir anda paramparça oluyor. Kalan şey ise kocaman bir boşluk... Doldurmaya çalışıyorsun, olmuyor. Parçaları birleştireyim desen, boşuna... Ölmeyi bile beceremedim. Hem de bu kadar yaşamak istemediğim halde.”
Nora kendini düşündüğünde -ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı- ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok dazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar. Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Dan’in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirentler’in vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olmadım. Voltaire’e bakmayı beceremedim. Şimdiyse, bu kar yetmiyormuş gibi, ölmeyi bile becerememişti. Boşa harcadığı fırsatların bu kadar çok olması cidden acınacak bir durumdu.
“Gece Yarısı Kütüphanesi burada durdukça, Nora, ölümden korunacaksın. Şimdi nasıl yaşamak istediğine karar vermek zorundasın.”
Donakaldım. Aniden bunca zaman boyunca Horiki'nin beni gerçekten temiz bir sayfa açmış biri olarak görmediğini anladım. Ona göre ben hâlâ, ölmeyi becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten, "yaşayan bir cesetten" başka bir şey değildim. Beni kendi eğlencesi için kullanabileceği zaman, öyle yapıyordu.
"Dostluğumuz"un kapsamı buydu. Tahmin edebileceğiniz üzere, bunun farkına varmak beni neşelendirmedi ancak koşullar göz önüne alındığında, Horiki'nin böyle hissetmesi çok doğaldı. Çocukluğumdan beri insan olmayı beceremedim, bu yüzden Horiki gibiler tarafından bile küçük görülmem normaldi.
Nora kendini düşündüğünde -ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı- ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok fazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar. 'Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Buzul bilimci olamadım. Dan'in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirent'lerin vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olamadım. Voltaire'e bakmayı beceremedim.' Şimdiyse, bunlar yetmiyormuş gibi, ölmeyi bile becerememişti. Boşa harcadığı fırsatların bu kadar çok olması cidden acınacak bir durumdu.
"Nora kendini düşündüğünde - ki son zamanlarda gitgide daha çok düşünmeye başlamıştı - ancak olmadığı şeyler aracılığıyla düşünebiliyordu. Olmayı beceremediği şeyler aracılığıyla. Olmayı beceremediği çok fazla şey vardı. Zihninde sürekli tekrarlanan pişmanlıklar.
Yüzücü olup olimpiyatlara katılamadım. Buzul bilimci olamadım. Dan'in karısı olamadım. Anne olamadım. Labirentler'in vokalisti olamadım. Cidden iyi ve cidden mutlu biri olamadım. Voltaire'e bakmayı beceremedim.
Şimdiyse, bunlar yetmiyormuş gibi, ölmeyi bile becerememişti. Boşa harcadığı fırsatların bu kadar çok olması cidden acınacak bir durumdu. "