"Klasikler on beş dakikalık radyo programlarına uyacak şekilde kısaltılıyor, sonra iki dakikada okunacak bir kitap eleştrisi için tekrar kısaltılıyor, sonunda da bir sözlükte on iki satır alıntı yapılıyordu. Abarttım tabi. Sözlükler referans içindi. Ama Hamlet ile ilgili tek bildikleri 'Artık tüm klasikleri okuyabilirsiniz; komuşularınıza ayak uydurun.' iddiasında bulunan bir kitaptaki bir sayfalık özetti. Anlıyor musun? Anaokulundan üniversiteye, sonra da tekrar anaokuluna; entelektüelliğin son beş yüzyıl veya daha fazlasındaki gidişatı bu işte."
"Sonra... yirminci yüzyılın başında sinema filmleri ortaya çıktı. Radyo, Televizyon. İşler *kitle* kazanmaya başladı."
"Kitle kazandıkları için de basitleştiler. Eskiden kitaplar orada burada, her yerde tek tük insanlara hitap ediyordu. Onlar farklı olma imkanına sahipti. Dünya genişti. Ama sonra dünya gözlerler, dirseklerle, ağızlarla doldu. Nüfus ikiye, üçe, dörde katlandı. Filmle, radyolar, dergiler bir çeşit puding macunu normuna indirgendi...anlıyor musun?"
İçeride on ikisi de öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirinden ayırt edemiyorlardı.