İsrailliler uluslararası hukuka, özellikle de işgalci bir gücün işgal ettiği bölgede kendisinden önce yürürlükte olan yasaları tanıması gerektiğini öngören Lahey Sözleşmesi'ne uyduklarını göstermek istiyorlardı. Kendi askerî örgütlenme biçimleriyle çelişmediği müddetçe Osmanlı, İngiliz ve Ürdün yasalarından oluşan bir kombinasyonu uyguluyorlardı. Söz gelimi, İsrail askerî hükümeti üst üste üç yıl boyunca ekilmemiş topraklara el konmasına izin veren bir Osmanlı yasasını kullanırken, evlerde yapılan aramalar, sokağa çıkma yasakları, tutuklama ve işkence, idari gözetim (suçlama veya yargılama olmaksızın hapse atma) ve ev yıkımı gibi uygulamalarda İngilizlerin acil durum düzenlemelerinden istifade ediyordu.
Sayfa 137 - Say YayınlarıKitabı okudu
1880'lerde gelen yerleşimcilerin çoğu Rusya'dan, özellikle de bugünkü Polonya topraklarından gelmiş olsa da, gerek bu insanların gerekse destekçilerinin inandığı ideoloji ve politik örgütlenme şeklini belirleyen kişi, bir Rus Yahudisi değil, bir Viyana Yahudisi olacaktı. Aynı zamanda avukat da olan gazeteci Theodor Herzl, 1896 yılında yayımlanan Yahudi Devleti isimli bir kitap kaleme almıştı. Herzl kitabında Yahudilere, Fransa veya Almanya gibi tek bir ulus devlet kurmaları çağrısında bulunuyordu. Devrin diğer Avrupalı sömürgecilerinin duygularını yankılar bir biçimde, kurulacak bu Yahudi devletinin aynı zamanda "medeniyetin ileri karakolu" olabileceğini ve "Asya"nın barbarlığı karşısında bir tür savunma gücü ortaya koyabileceğini iddia ediyordu.
Sayfa 18 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Cinsiyetçi örgütlenme yapısı (ataerkil sis­tem) ve kültür, kadınları çeşitli maddi kaynaklardan uzak tutarken aynı zamanda eş-anne-ev kadını rolüne koşullandırır; evin dışı, ka­musal alan, kadının yeri değildir. Bu kalıba direnen kadınlar her za­man olmuştur, ama onlar "direndikleri"nin, olağandışı olduklarının farkındadırlar.
Sayfa 202Kitabı okudu
Batı orduları, 19. yüzyılda tüm dünyayı işgalle olduğu kadar nüfuzlarıyla da şekillendirmişlerdi. Diğer tüm ülkeler, kendi ordularını Batılı tarzda modernize etmek ile yok olmak arasında seçim yapmak zorunda kaldılar:. Askeri ıslahat yolu çok çetindi, çünkü orduda yapılacak ufak tefek makam ve silah değişikliklerini değil ama bütün yerel örgütlenme yöntemlerini, asker alma usullerini ve savaş taktiklerini terk edip yerine Batılılarınkini kabul etmeyi içeren tam teşekküllü bir devrimi gerektiriyordu. Devletler bir askeri sanayi ve büyük ordular kurmak, siyasal açıdan güvenilir iyi eğitimli subaylar yetiştirmek ve tüm bu kurum ve kişilerin masraflarını karşılayıp üzerlerinde sıkı bir denetim tesis etmek zorundaydılar. Bu reformların her birini doğru biçimde ve doğru zamanda gerçekleştirmek becerilemezse, ne kadar akıllıca planlanmış olursa olsun bütün program çökebilirdi. Diğer yandan, askeri Batılılaşma devlet ile yönettiği halk arasındaki ilişkinin de yeniden tanımlanmasını zorunlu kılıyordu. Askeri devrimleri siyasi devrimler takip ediyor ve yetersiz yürütülen Batılılaşma programları dahi niyet edilmemiş büyük değişikliklere yol açabiliyordu, Hindistan dışında, ordusunu Batılı tarzda modernize etmeye çalişan ilk devlet, Osmanlı Imparatorluğu' na bağlı olan Mısır'dı.
Sayfa 548Kitabı okudu
Tehlikeliydi Eskiden uyuşturan, bağımlılık üreten teknoloji yoktu, Sorgulayan insanı çoğaltan kitaplar vardı, Gençlerimiz özellikle neden yasaklı olduğu Belli olmayan kitapları bulur okurlardı, Çağdaş ve ilerici kitaplar okumak yasaktı, Gençler kitaplarla birlikte toplatılırdı, Sorgudan sonra kitaplar tutsak, Gençler serbest kalırdı, Kitap
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.