Yorgun hayatımın yılgın ateşinin külleri arasında,
Yaşarken varlığında ki yokluğunla!
Boğazımda, biriken suskun buruk hıçkırıkların acısı...
Zehir gibi yutkunamaz hale getiriyor sensizliğin kıyısında.
Üşüyorum yokluğunun zifiri koyu gecelerinde.
Acı girdap dolu dört duvarın arasında, hüzün kundaklı,
Sırdaş hayallerimi, örtüyorum gecenin karanlığına.
Varlığının içinde sensizlik bir felç gibi çökerken sineme,
Hasretin yarası merhemsiz, en zoru sensiz...
Uykular haram olunca gecelere...
Herkesin derdinin kendine ağır geldiği bu zamanda!
Hiç bir tesellinin fayda vermediği ey SOL YANIMIN SIZISI!
İnci yaşlarımdan akıyorsun yine...
Ben ise sensizlikten yorgun, bitkin, bezgin!
"Sevgini yorgan yapıp sarıyorum her gece, üşüyen yanıma"
Sensizlik içinde sen dolu hayallerimle...
Emrah Aşçı // Onsuz Gecelerim Var Benim kitabından...
GÖRÜLMEMİŞ RÜYALAR 4
Odamda –o, 9 m²’lik gezegende, rafların tıkabasa her yanı çevirdiği, aralarına bir kağıt sığacak boşluk olmayan, zaman zaman kargodan gelen kolilerce kitabın aralarda eriyip, kaybolup, kendi yolculuklarına çıktığı uzamsız cumhuriyette- bu güne kadar hiç bilmediğim bir bölmeye rastlıyorum.
Rafın birinde, birkaç kitabı
içimde büyüttüm çocukluğumu
çocukluğumuz yapıyorum
artık yüzüm thales'in yüzü
ufalana ufalana
eski bir aşkı örtüyorum
yeni ayrılıklarla
yeniden merhaba diyorum
nasılsın diye soranlara
yeniden sıkıyorum uzatılan eli
pençelerimle..
“Şimdi ne zaman bir yağmur yağsa çiçekli başörtümü örtüyorum, kırmızı yeleğim ve o çiçekler ki, sen benim için getirmiştin.. Bisikletin önünde sen oturuyorsun arkasında ben, bisiklet ilerledikçe o eski günlere geri dönüyorum.”
Mahi
İnsan, neşenin yerine üzüntüyü seçmeyi pek sever. Yirmi birinci asrın hastalığı budur belki de. Ne tuhaf. Pablo Neruda, "Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim." derken bir şeyler anlatmak istiyordu aslında. Bu sabah, "bir şeyleri" anlayın da sizi mutlu edenlere koşun sevgili okur. Vakit geçiyor. Var olun.
Wilhelm Genazino -
Daha az seviyorum seni,
Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala
Aramızdaki uzaklığın karanlığında
Geceler kısalıp gündüzler uzuyor
Böyle olunca
Daha az seviyorum seni,
"Sen gidiyorsun, tozlar içinde kayboluyorsun.
Ben sözümden çıkmadım, sen de sözünden çıkma.
Bu defa öyle döndün ki sonsuza kadar birlikte olacağız.
Şimdi ne zaman bir yağmur yağsa çiçekli başörtümü örtüyorum.
Kırmızı yeleğim ve o çiçekler ki sen benim için getirmiştin.
Bisikletin önünde sen oturuyorsun, arkasında ben...
Bisiklet ilerledikçe o eski günlere geri dönüyorum."
" Daha az seviyorum seni,
Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala
Aramızdaki uzaklığın karanlığında
Geceler kısalıp gündüzler uzuyor
Böyle olunca
Daha az seviyorum seni,
Bu sabah musluktan su akmıyordu.
Blop, blop, iki bebe hıçkırığı, hepsi o kadar.
Komşu hanımın kapısını çaldım: onların evinde her şey yolundadır.
Ana vanayı kapatmış olmalısınız, dedi bana. Ben mi?
Nerede olduğunu bile bilmiyorum, buraya yeni taşındım, biliyorsunuz,
eve de akşamdan akşama geliyorum.
Tanrım, yoksa bir haftalığına