Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TARİHİ ORTAMAHALLE
Akçaabat ilçesinin mahallelerinden biri Ortamahalle’nin büyük bir bölümü 1988 de kentsel sit alanı olarak ilan edilmiş. Ortamahalle 19 yy. Osmanlı dönemi sivil mimarlık örnekleri, sokakları, merdivenleri, duvarları ve çeşmeleriyle tarihi karakterlerini günümüze aktarabilmiş nadir yerleşim yerlerimizden birisi Tarihi dokusu tek tek evler olarak değil, sokak ve mahalle ölçeğinde bütünlük gösteren bu alan tarihi kentsel bir sit alanı. Sit alanı içerisinde geçmiş kültürlerin seçkin ürünlerinden ve anıtsal mimarlık örneklerinden olan ST. Michael Kilisesi, Şapel, okul ve bir cami yer almakta. ST. Michael Kilisesi 1332, Ortamahalle Camisi 1806, okul ise 1893 yılında inşa edilmiş.
KUDÜS'ÜN TARİHİ
Filistin toprakları üzerindeki yaşam kalıntıları M.Ö. 10.000 yılına kadar dayanmaktadır Kudüs'ün tam olarak şehir olma özelliği bronz çağının başlangıç aşamasında ortaya çıkmıştır Filistin halkının oluşması,Kenanlıların bölgeye göçleri ile başlamıştır.Tarihçilere göre Filistin halkı,özellikle de kırsal bölgelerde yaşayanlar,Müslümanların
Reklam
İSLAM COĞRAFYASINA DAİR OKUMA LİSTESİ
Genel: Coğrafyanın geneline dair okumalarla başlama adına, Ira Lapidus’un “İslâm Toplumları Tarihi”yle konuya giriş yapabiliriz. Prof. Dr. Âdem Apak’ın “Siyer-i Nebî”si, bilhassa İslâm’ın doğuş yıllarına dair çok sağlam bir kaynaktır. Prof. Dr. Namık Sinan Turan imzalı “Hilafet - Erken Dönemden Osmanlı’nın Son Yüzyılına”, panoramik bir bakış
II. Abdülhamid İran’la saltanat yılları boyunca sıcak bir ilişki içerisine girmeye çalışmıştır. İran hükümeti de bu duyarlılığa kayıtsız kalmamıştır. Örneğin Bâbıâli’nin isteği üzerine sünnî öğretiyi rencide eden kutlama ve törenlere yasak getirilmiştir. 1890’lardan itibaren Osmanlı topraklarında bulunan Hıristiyanların kendi içlerinde birlik sağlamak adına yaptıkları bir takım faaliyetler II. Abdülhamid’in Şiî ve Sünnî’lerin birlikte hareket etmeleri gerektiği konusunda daha hassas olmasını sağlamış, bunun bir tezahürü olarak Şiî ve Sünnî yakınlaşmasının mümkün olup olmadığına dair Cemaleddin Efgâni’den bir rapor kaleme almasını istemiştir. Keza Efgâni’den İttihad-ı İslam’ın gerçekleşmesi için bir takım faaliyetlerde bulunması bu doğrultuda mezhep ayrılıklarını ortadan kaldırması ve İstanbul’da İranlılar’dan oluşan bir cemiyet kurmasını da istemiştir. İstenilen cemiyeti kuran Efgâni, İttihad-ı İslam’ın ve Şiî-Sünnî yakınlaşmasının önemiyle ilgili tanıdığı tüm nüfûzlu kişilerden bu konu hakkında birer mektup yazmalarını istemiştir. Ancak bu faaliyetler Nâsıruddin Şah’ın Cemaleddin Efgâni’nin bir talebesi tarafından öldürülmesiyle sonuçsuz kalmış, ayrıca Efgâni iki ülke arasında diplomatik bir krize de yol açmıştır.
Kıtalar arası bir tarihiniz varsa; siz, bir devletin çok ötesinde medeniyet olmuşsunuzdur! Kültürünüz birçok kültürün, inancın ve tarihi izin çok çeşitli coğrafyalardan harmanlanması ile oluşmuş demografiler bütünüdür. Köklerinizden gelen bu gücünüzü fark ettiğinizde ne esen rüzgarların, ne de kopan fırtınaların hiçbir önemi yoktur… Zihninizde
Osmanlı İmparatorluğu, tarihin Son Roma İmparatorluğu'dur.
Osmanlı Tarihi, açıkça söyleyelim biz Türkler'in tarihidir, Türk devletinin tarihidir; ama aynı zamanda etrafımızdaki yirmi küsur devlette yaşayan onu aşkın milletin, çok dinli, çok dilli kavimlerin ortak bir tarihidir.
Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek
Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek
Reklam
Hey gidi şevketlü Devlet-i Osmânî!
Osmanlı Devleti, 623 senelik şanlı tarihi boyunca 60 kadar ülkeyi hakimiyeti altına alıp, aşağıda gösterilen sürelerde adalet tevzi ederek idare etmiştir: Devletin Adı Yıl Bulgaristan. 545 Ege Adaları. 541
Bir subay hatıratı olan bu eser, tarihsel bir vesika olarak değerlendirilir. Zira yazıldığı dönemde, muhtevasına ait karakterler; sonraki dönemde olduğu kadar politik karakterler olmadığından ve eserin yazılış maksadının bir eser ortaya koymak olmadığı da düşünüldüğünden objektif de kabul edilebilir. Dolayısıyla eserin muhtevasına ait bir çok anektot da aslında daha sonraki hayatlarında seçilen ideolojik yahut siyasi kararları sebebiyle yapay olarak oluşturulan bazı karakterlerin, gerçekte kim olduklarına ve ne düşündüklerine dair güçlü fikirler verir. Söz konusu Kazım Karabekir Paşa, siyasi pozisyonu hasebiyle Cumhuriyet döneminin ilk siyasi oluşumlarında muhafazakar-liberal bir profil oluşturmuştur. Ancak kendisinin Osmanlı'nın yıkılış döneminde bir ittihatçı olarak konumlandığının, hatta ittihatçılar içerisinde de yenilikçi-batıcı ve devrimci kanattan olduğunu satır aralarından yakalayabiliyoruz. Hasılı kelam bu pasaj ile Karabekir Paşayı eleştirmek yahut kınamak gayesi gütmüyoruz. Sadece Kazım Karabekir'i kastetetek "iki serhoşun karşısında islamın bayraktarı olmuştur." söyleminin aslında ne kadar politik bir çarpıtma olduğunu göstermek istiyoruz...
Muhammet İkbâl

Muhammet İkbâl

@Muhammetikbal
·
02 Mayıs 23:30
Kazım Karabekir Paşa
Kumandan masasının başına oturmuş, önüne bir bardak bira koymuştu. İçki içmeyen ve içtiği zaman çok gizli kalmasını isteyen Karabekir'in bu hali çok üzüntülü ve heyecan içinde bulunduğunu ve formaliteye aldırmaz bir duruma düştüğünü gösteriyordu.
• 4. Bölüm - ATATÜRK'ÜN ÇANAKKALE'DE BAŞARISI YOKTUR YALANI! (!)
- Yıl 1914 Takvimler 3 Kasım'ı gösteriyor, İngiliz Donanması Çanakkale'nin dış istihkâmlarını bombalıyor bu durum Çanakkale Savaşı'nın başlamasına sebebiyet veriyor. 9 Ocak 1916'ya kadar mücadele devam ediyor. Savaşta, Türk ordusunun en seçkin birlikleri ve subayları yer alıyor. Çanakkale Batı empervalizmine karşı sıkı bir
Reklam
Lale Devri tabiri nereden geliyor?
Lale Devri, "zevk ve sefâ" devri olarak bilinir. Adını, O dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alması, çok sonradan olmuştur. Bu dönem Osmanlı İmparatorluğunun hiçbir devrinde Lale Devri olarak anılmamıştır. Yahya Kemal; samimi arkadaşı Ahmet Refik Altınay ile bir sohbeti sırasında, III. Ahmed'in Vezir-i Azamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile beraber 1718-1730 yılları arasında yaptıkları, Osmanlı İmparatorluğundaki yaşam biçimini değiştirme etkinliklerini Lale Devri olarak tanımlar. Ahmet Refik de bu dönemi anlatan kitabına "Lale Devri" ismini verir ve bir süre sonra bu dönem Lale Devri olarak anılmaya başlar Kaynak : Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniv. Yay. Syf 159
Bursa' da Zaman
Bursa şirin ilçesi İznik İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir." Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür.Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırıldı.İznik, Selçukluların da ,Bizanslıların da başkenti olmuştur. 1331 yılında Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen İznik, Osmanlı dönemiyle birlikte canlanmaya başladı. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Orhan Gazi Medresesinde birçok ünlü ders verdi. Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar İznik'te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir. İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.