Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
2006 senesi 7 yaşındayım...Yanımda da en yakın arkadaşım olan benden 1 yaş küçük kardeşim... Her zamanki gibi oynuyorduk evimizin salonunda. O küçüklüğün verdiği hayal gücüyle çağ kapatıp çağ açıyoruz kendi aramızda demirden askerlerimizle. Bir şeyler oldu, annem pencereye koştu, bir çığlık, bir telaş. Hemen ayaklandık, pencereye koştuk biz de...
Öyle günler gördüm ki aydın gökler kararıp bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu... .
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Reklam
İnsanlık
Mayıs Ayı Hikaye Etkinliği (Kaç nolu resim olduğunu ön yargıya kapılmadan okumanız için en sona bıraktım.) (Mümkünse şu müzik eşliğinde okuyun. youtu.be/A3CK21RhynY )
Öyle Günler Gördüm Ki
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider, Gözyaşları içinde seneler yürür gider
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
"İçimde her şeyi gözleri dolu dolu kabullenen bir çocuk var."
Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya, bir avuç dilenci, yüzsüz, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ızdırap, bu hüzünlü hal; kasırgadan az önceki hava'yı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerimde dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştu bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, bir biriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum Bazı kimselerin ölümle savaşı daha 20'sinde başlar, bir çokları yağ bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez.. Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar,duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler? Nedir aylar? Benim için önemi yok...
Öyle Günler Gördüm Ki
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı: İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum...
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Reklam
Öyle Günler Gördüm Ki
"Sen aklıma gelince her şey gülümserdi. Ağaçlar şarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi."
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Bul beni
Gözlerini açıyorsun, tahmin ettiğin yerdesin yine - yatağında. Şansına küfredip kalkıyorsun ayağa. Bitecek bu kısır döngü sonunda, ama ben de biteceğim diye düşünüyorsun. Tuvalet, banyo, kahvaltı derken dışarıdaki hayatın içine akıyorsun. Araban yok, hiç düşünmedin almayı. Toplu taşımanın erdemine inanıyorum diyorsun gülerek. Komik olmadığının
Öykü Otobüsü
Bir Detaylandırma (II) Bir kadın sesiyle yerimden sıçradım. Önümde oturan kadın muavine bağırmış, sıcak su dökmüş birisi herhalde. Cehennemi tanımıyorsun daha. Yanıma baktım, ev cücesi gitmiş, muavin gömleği giymiş uzun saçlı, nefesi içki kokan birisi gelmiş. Bana baktı ve “İkinci bir hayata başlamak istesen nereyi tercih edersin?” diye sordu.
“Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp, Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.”
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Reklam
Doğum günün kutlu olsun Sylvia!
Ölmüş birine doğum günü metni yazmanın zorluğu daha en başta kendini gösteriyor. Hele bu kişi Sylvia iken benim için daha zor. Bu yüzden hiçbir zaman yazmadım ama bu sene yazmak istiyorum. Sylvia çoğunluk tarafından ne yazarlığı ne şairliğiyle, sadece intiharı ile tanınıyor. Sanırım onun hakkında en çok içerlediğim nokta bu. Burada özellikle Lady
Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı. İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam. Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna! Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ızdırap. Bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz, yavaş, ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok bunların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. *Sadık Hidayet
Üç İki Bir
Bir, iki, üç Gülümseyin çekiyorum Sizi değil hanımefendi Arkanızda duran çiçeklere söyledim Size gülmek yakışmıyor Lütfen çekilin önümden Neden ağlıyorsunuz Kötü birşey mi söyledim size
Öyle Günler Gördüm Ki Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp, Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu. Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı, Uyanan taş duvarlar iniltimi
741 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.