[Mustafa Kemal Atatürk'ün] son dileği, Ezan'dan başka ibadetleri de
Türkçe yaptırmak ve Türk kafasını Arap kafası köleliğinden kurtarmaktı.
Türk Ocağına gittiğimiz gün, Kur'an'ı Türkçe'ye çevirmek konusunu açtı idi.Orada bulunan Kâzım Karabekir şöyle dedi:
— Kur'an-ı Azîmüşşan Türkçe'ye çevrilemez, Paşa hazretleri!
— Niçin çevrilemez efendim? Bu sözünüz, "Kur'an'ın mânâsı yoktur!" demektir.
— Hayır efendim ama, meselâ 'Eîif-Lâm-Mim'... Ne diyeceğiz buna?
— Ne demektir 'Elif-Lâm-Mim'?!
— Meçhul efendim...
— Öyle ise karşısına bir sıfır koyar, çevirmeye devam edersiniz.
Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Bir mü'min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinden ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü'min ölünce, her iki kapı da ağlarlar. Şu ayet bu duruma işaret eder: "Ne gök ne yer onların üzerine ağlamadı..." (Duhan 29).
Kaynak :
- DEĞERLER, insan hayatı ile yakından ilgili bir problemdir, çünkü hiç kimse kendi hayatının mânâsı ve gayesi hakkındaki suâle ka-
yıtsız kalamaz. Hiçkimse şu sualden kaçamaz: NE YAPMALIYIM?
Bu suâl, henüz tarih felsefesinin bilinmediği çağlarda, ahlâkiyat tarafından ortaya atıldı ve çözülmeye çalışıldı. Eflatun'un "ideler teorisi-fikirler âlemi teorisi", birinci derecede bu suâllere cevap arıyordu. Değerlerle ilgili suâller ideler problemi ile ilgilidir; çünkü empirik-tecrübe bakımından onlara cevap verilemez ve tartışılamaz bile. TECRÜBE, en tam şeklinde dahi, sadece "olan"ı öğretebilir; "olması gereken"i öğretemez. İnsanların işlediği bazı işlerin mânâlı ve iyi, bazılarının mânâsız ve kötü olduğunu da öğretemez...
-... Felsefî etik-ahlâk ise, çok defa meseleyi tanıyamadı; bundan dolayı çağına en yakın geçerlikteki mâneviyatın sunduğu ahlâkî değerden birini "iyi" olarak kabul etti ve onu temellendirmeye çalıştı. Burada gizli "hipotez-faraziye" şudur: "Biz, iyinin ne olduğunu biliyoruz!"... İlk defa Nietzsche, "biz iyinin ne
Mesela manası en basit olan bu “sade” tabiri öyle bir sıfattır ki bunu kullanırken manasını bildiğimizi zannederiz.Halbuki hiç de öyle değil.Sade ne demektir? Acaba kainatta bunun manasına uygun bir zerre bulunabilir mi?