Plongeur'lerin işinin az çok gereksiz sayıldığını varsayalım. Bu durumda şu soruyla karşılaşıyoruz: Çalışmaya devam etmeleri neden isteniyor? Temel maddi gerekçenin ötesine geçip insanların geçinmek için bulaşık yıkaması düşüncesinin kime ne zevk verebileceğini tahmin etmeye çalışıyorum. Çünkü böyle düşüncelerden zevk alan kişilerin -rahat
Genel olarak bakıldığında, yayın organlarında çıkan fotoğraflarda gösterilen feci biçimde sakatlanıp yaralanmış bedenler Asyalılara ya da Afrikalılara aittir. Bu gazetecilik adeti, egzotik (yani sömürgeleştirilmiş) insanları çekinmeden teşhir etmeyi matah belleyen ve kökü yüzyıllara dayalı bir pratiğin mirasıdır: Nitekim, Afrikalılar ve uzak Asya ülkelerinin sakinleri, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına değin Londra, Paris ve diğer Avrupa başkentlerinde açılan etnolojik sergilerde hayvanat bahçesi hayvanları gibi teşhir edilmiştir. Shakespeare'in Fırtına'sında soytarı Trinculo'nun ucube Caliban'a rastlayınca ilk aklına gelen düşünce de onu İngiltere'de sergileyebileceği olmuştur: "...hiçbir eğlence delisi önüme gümüş para atmadan gitmez. Topal bir dilenciyi sevindirmek için bir kuruş vermezler de, ölü bir yerli görmek için on kuruşu hiç düşünmeden gözden çıkarırlar." Egzotik ülkelerde yaşayan koyu tenli insanların başlarına gelen canavarlıkların fotoğraflarının sergilenmesi, bize kendi şiddet kurbanlarımızın bu şekilde teşhir edilmesine nasıl karşı çıktığımızı unutturarak, bu alışkanlığı devam ettirir; ne de olsa ötekiler, düşman sayılmadıklarında bile, aynı zamanda (bizim gibi) bakan kişiler değil, yalnızca (kendilerine) bakılacak kişiler sayılır.
Sayfa 77 - Can Yayınları 1. Basım, Ekim 2023Kitabı okudu
Bir gece sabaha karşı penceremin hemen altında bir cinayet işlendi. Korkunç bir velveleyle uyanıp pencereye gittim ve bir adamın aşağıdaki taşların üstünde boylu boyunca yattığını gördüm; katillerin, üçünün de sokağın ucunda tüydüğünü görebiliyordum. Birkaç kişi aşağı indik ve adamın çoktan ölmüş olduğunu gördük; kurşun bir boruyla kafatası kırılmıştı. Kanının rengini hâlâ hatırlıyorum, tuhaf bir şekilde mordu, şarap rengi gibi; o gece eve döndüğümde kan hâlâ taşların üstündeydi ve okula giden çocukların onu görmek için kilometrelerce öteden geldiği söyleniyordu. Ama geriye dönüp baktığımda beni en çok şaşırtan, cinayet işlendikten sonraki üç dakika içinde tekrar yatağa girip uykuya dalmış olmam. Sokaktaki çoğu kişi için geçerliydi bu; sadece adamın yaşayıp yaşamadığına bakmış, sonra doğrudan yatağa girmiştik. Çalışan insanlardık, bir cinayet uykumuzdan olmamıza değer miydi?
İnsanlar, işsiz bir insanın yalnızca maaşını kaybetmekten endişe duyduğunu düşünürler ama yanılıyorlar; tam tersine, kemiklerine kadar çalışma alışkanlığı işlemiş cahil bir insan, paradan çok çalışmaya ihtiyaç duyar!