Böylesi bir ortamda kadın işgücü, ağırlıklı olarak niteliksiz işler ve tarım işçiliğinde yoğunlaşıyordu. Bütün bu sorunların ötesinde bir de geleneğin gücü vardı. "Kadın evde oturur" diye özetleyebileceğimiz töre, kadınların işçi ya da patron da olsa katılımını güçleştiren önemli bir etkendi. Suna Kıraç işte böylesi bir ülke gerçeğinde "patron" olarak ii dünyasına katılan ve gücünü, etkisini Koç Topluluğu gibi bir yapıda hissettirebilen ilk kadın oldu.
Patron, sizin, bizim içimizden yüzde bir, iki zayıf ruhlu, zayıf yürekli, zayıf vicdanlı, toy câhil biçare işçi arkadaşı kandırıyor. O kandırılmış beş on satılık kul köleyi silahlandırıyor, paralı asker gibi üzerimize sürüyor.
Reklam
İlk kitabım İnsan Tükenmez'i 1956'da yayımlamıştım. Kitap toplatılmış, ben 142. maddeden 7,5 yıllık hapis istemiyle mahkemeye verilmiştim. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan rapor istiyor... Milli Emniyet'in 24 Ekim 1956 tarihli raporunda "NETİCE" şöyle: "F. Naci'nin kitabını teşkil eden yazıların hemen hepsinde komünist edebiyatın, komünist yazarlardan istediği hususlar mevcuttur. Bunlar, 'bugünkü cemiyet düzenini beğenmemek', halkı aç, fakir ve sefil göstermek, işçi-patron münasebetleri, zengin-fakir ayrılığı, 'Daha iyi bir dünya hasreti' gibi hususlardır./ Edebiyat da komünizmin yayılmasında çok önemli bir rol oynadığından F. Naci yazarlara buna uygun tavsiyelerde bulunmakta ve eserlerini o şekilde yazmalarını istemektedir."
Sayfa 78 - Sel Yayıncılık
"Hem Hristiyanlığın kiliselerinde hem İslamın camilerinde, tüm inananların ''kardeşliği'', ''Allah katında herkesin eşit olduğu'' türünden söylemlerle yanılsama sürdürülür. Ama ertesi gün, zengin Hristiyan ya da Müslüman patron, tıpkı eskiden olduğu gibi, kendi inanan işçi dostlarını sömürmeye, soymaya, aşağılamaya ve aldatmaya devam eder. Dinin teorisi ve pratiği arasında bu gözle batan çelişkiye dikkat çekildiğinde ise, üzgünce başlarını sallayacaklar ve bu günahkar dünyada insanoğlunun mükemmel olmadığı gevelemelerini mırıldanacaklardır. Bu gevelemeler işçiler için küçük bir tesellidir."
"Hem Hristiyanlığın kiliselerinde hem İslamın camilerinde, tüm inananların ''kardeşliği'', ''Allah katında herkesin eşit olduğu'' türünden söylemlerle yanılsama sürdürülür. Ama ertesi gün, zengin Hristiyan ya da Müslüman patron, tıpkı eskiden olduğu gibi, kendi inanan işçi dostlarını sömürmeye, soymaya, aşağılamaya ve aldatmaya devam eder. Dinin teorisi ve pratiği arasında bu gözle batan çelişkiye dikkat çekildiğinde ise, üzgünce başlarını sallayacaklar ve bu günahkar dünyada insanoğlunun mükemmel olmadığı gevelemelerini mırıldanacaklardır. Bu gevelemeler işçiler için küçük bir tesellidir."
Hem Hristiyanlığın kiliselerinde hem İslamın camilerinde, tüm inananların ''kardeşliği'', ''Allah katında herkesin eşit olduğu'' türünden söylemlerle yanılsama sürdürülür. Ama ertesi gün, zengin Hristiyan ya da Müslüman patron, tıpkı eskiden olduğu gibi, kendi inanan işçi dostlarını sömürmeye, soymaya, aşağılamaya ve aldatmaya devam eder. Dinin teorisi ve pratiği arasında bu gözle batan çelişkiye dikkat çekildiğinde ise, üzgünce başlarını sallayacaklar ve bu günahkar dünyada insanoğlunun mükemmel olmadığı gevelemelerini mırıldanacaklardır. Bu gevelemeler işçiler için küçük bir tesellidir.
Reklam
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.