Uzanan her eli tutmak doğru değildir,çünkü insan yüzlü şeytan pek çoktur!.
Bir okur Cehennem - Dan Brown'ı yorumlamamı istemişti.=) Ben daha önce Dan Brown okumamıştım.Pek ilgimi çekmez bu tarz kitaplar ama bu kitaba bir bakayım dedim.Beğenmezsem bırakacaktım.Ama oyle sardı ki bir günde bitti ^_^ Baştan itibaren İstanbul'da geçen sahneleri bekledim , sonlara doğru geldi.Ve kitap orada bitti sayılır. Kitaplar için uzun yorumlar yapmam genelde.Onemli olan özü sonuçta. Diyeceğim o ki , fazla değil o kitaba o para.Bence alın okuyun.
Reklam
Bırakın Tanrı aşkına roman kahramanları olmayı, ya da tiyatro. Bir gün Hamlet'siniz, bir gün Ophelia. Bir gün Raskolnikov'sunuz, bir gün Esmaralda. Don Kişot? Belki baştan beri ve hala. O yüzden ya zaten hep roman kahramanlarısınız. Neden ama? Romanın karakteristiğidir doğru; biz de biliyoruz romanın dünyasında şık duranın gerçek hayatta dayanılmaz olduğunu. Ya da tersinden okuyalım cümleyi: "Ne kadar trajik olursa olsun, romanda anlatılanların insanda aynını yaşama arzusu uyandırdığını." Gerçek hayatta tahammülü imkansız olan, romanda pekala dayanılır duruyor. Gerçek hayatta dayanamayan, bir roman kahramanına dönüştürünce kendisini, pek hoş dayanıyor. Bunun için sürekli roman kahramanları oluyorsunuz. Böylesine kendiniz olmaktan kaçıyorsunuz. (Mor Mürekkep .Nazan BEKİROĞLU )
''Mandolin sesi hiç bu kadar canımı yakmamıştı.'' ''Ne dinliyoruz?'' ''Vivaldi'nin G Minör'den Mandolin Konçertosu'nu. Organlarımın kazındığını hissediyorum. Ruhi, sen ne dersin bu konuda? Senden çalınanlar üzerine hissettirecek bir iki baş ağrısını daha bana lütfeder misin?'' ''Yaşın kaç ki daha senin?'' ''Ana rahmine düştüğümüz 9 ayı da sayıyor
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orda yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan birşey eksiltmeli… Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; “Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!” deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma.. Sonra en muhimi: Kendini halinden şikâyet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…
Görsel sanatı dalında televizyona çok bindirilmesinden dolayı karşı tez atmaya karar verdim. :D Bu zamana kadar ne çok etkilendiğiniz , dünyama farklı bir bakış açısı kattığını düşündüğünüz ilk 5 film hangisi sizde açıklamalarıyla beraber yalnız. :D Örneğin(sıralama önemli değildir. Ruh halime göre dakikalık bile değişebilir benim liste.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.