Bir Yudum Kitap
Günaydın. Okumak, sevmek, sevilmek, unutmak, hatırlamak, hüzünlenmek... Bütün bu eylemler ancak hürriyet içinde gerçekleşebilir. Geçtiğimiz çirkin asırda ve şu anda, nice memleketlerde nice duygular tutsak edilmiştir. Gros, "Özgürlük bir lokma ekmek, bir yudum su, uçsuz bucaksız kırlardır o halde." der. Bu kırlarda yürümekten bizi hiç
Bir Yudum Kitap
Günaydın. İnsan, bugünün meselesini yarına sürüklemekte pek mahirdir. Bunca çabayı meseleyi halletmeye harcasa... Yıldız Ertan, "Sabah saatlerinde çalan alarm gibiydi sanki gerçekliğim. Erteleniyordum." diyecektir. Belki de, gerçekliğimizle yüzleşmenin vakti bugündür sevgili okur. Henüz geç olmadan... Var olun. Yıldız Ertan -
Reklam
Bir Yudum Kitap
Günaydın. Dünyanın bütün meseleleri sevmekle, iyilikle, güzellikle hallolacak elbet. Yeter ki insan ümidini yitirmesin, sabretsin. Yusuf Atılgan, "Acelem yok benim, biliyorsun." der ve ekler: "Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim." Güne sevmekle başlayın sevgili okur. Mesela tanımadığınız birine
Günaydın,” dedi Küçük Prens. “Günaydın,” dedi satıcı. Susuzluk giderici haplar satan bir adamdı bu. Haftada bir hap içtiniz mi artık içecek bir şey aramıyordunuz. “Bunları neden satıyorsun?” diye sordu Küçük Prens. “Zamanın boş yere harcanmasını önlemek için. Uzmanların hesabına göre bu haplar alınınca haftada elli üç dakika kazanılıyor.” “Peki, bu elli üç dakikada ne yapacağız?” “Canın ne isterse.” “Keyfimce harcayacak elli üç dakikam olsaydı ağır ağır bir çeşmeye doğru yürürdüm,” dedi Küçük Prens.
Günaydın, dedi Küçük Prens. - Günaydın, dedi satıcı. Adam susuzluğu gideren çok etkili haplar satıyordu. Haftada bir tane yutunca artık canınız bir şey içmek istemiyordu. - Neden satıyorsun bunları? Diye sordu Küçük Prens. - Zamanı çok ölçülü harcıyor insan bunlarla, dedi satıcı. Uzmanlar hesapladılar. Haftada elli üç dakika biriktiriyorsun. - Peki bu elli üç dakikayı ne yapıyorsun? - Canının istediğini… “Benim,” dedi kendi kendine Küçük Prens, “Harcayacak elli üç dakikam olsaydı, yavaş yavaş bir çeşmeye doğru yürürdüm…”
Ama yeleğim yoktu benim. Peki onu aramaya nasıl da kalkışabiliyordum? Haftalar var ki, yeleksizdim. Bu da nereden aklıma geldi? Şaşıran kız fazla beklemedi, hızla çekip gitti. Bense onun çekip gitmesine sessizce katlanmak zorunda kaldım. Etrafıma insanlar yığılmıştı, bağırtıyla gülüyorlardı. Bir polis memuru kendisine yol açıp yanıma kadar
Sayfa 81 - Varlık yayınlarıKitabı okudu
Reklam
440 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.