Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Burcu Temel

Bir resim sadece ama gözlerim yaşlarla dolmadan, yüreğim çırpınmada bakamam ona, başka türlüsü olamaz.
Reklam
Ama ben dişlerimi sıkıp güpegündüz karşımda gördüğüm gözlerine bakarak her şeye katlanabilirim: Uzaklığa, korkuya, kaygıya, mektupsuzluğa.
Dertlenmemin sebebi, zamanını alacak olması, oysa benim zamana ihtiyacım var, bin kere fazla zamana, mümkünse tüm zamanlara ihtiyacım var, senin için, seni düşünmek için, sende nefes almak için

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ve her şeye rağmen bazen şuna inanıyorum: İnsan mutluluktan ölebiliyorsa böyle ölmem kaçınılmaz. Ve ölüme yazgılı biri mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa, o zaman ben de hayatta kalacağım.
Beni senden uzaklaştırmaya çalışıyor, yani seni benden fakat bunu başaramayacaklar, değil mi Milena? Hiç kimse, hiçbir zaman.
Reklam
... Kulağımda küçük bir çan çalıyor: "O artık yanında değil," ancak gökyüzünde bir yerlerde çok daha muazzam bir çan var ki, o da şöyle diyor: "Seni terk etmeyecek," ama küçük çanın sesi yine duyuluyor. Ve sonra gece yazdığın mektup geliyor, göğsüm nefes almak için nasıl yeterince genişleyip daralabiliyor anlayamıyorum, insan nasıl senden uzakta olabilir, anlayamıyorum.
Bir düşünsene Milena, yanımda yürüyordun, bir düşünsene, yanımda yürümüştün...
Gazeteyi yanıma bırakıp yüzümde aynı senin peronda vedalaşırkenki ifadenle orada öylece oturdum. Peronda gördüğüm daha önce hiç karşılaşmamış olduğum bir doğa olayıydı: Güneş ışığı bulutların kapatmasıyla değil, kendiliğinden karardı.
Konuşmanın en korkunç yanı sözcükler değildi elbette, ardında yatanlardı, bütün her şeyin anlamsız olmasıydı, senin sürekli sessizce şunu belli etmendi: "Ben gelmek istemiyorum, bu durumda gelsem ne yararı var?" Fakat bu 40 dakikayı bana ne zaman ayıracağını bir türlü öğrenemedim. Sen de bilmiyordun, ne kadar zoraki kafa yoruyor gibi görünsen de karar veremedin. Sonunda şunu sordum: "Yoksa bütün gün mü beklemeliyim?" "Evet," diye yanıtladın ve hemen orada seni beklemekte olan bir grup insana doğru döndün. Yanıtının anlamı açıktı, zaten hiç gelmeyecektin, bana bahşettiğin tek şey seni bekleme izniydi.
Bir ay önce daha iyi bir insandım, değil mi? Senin için kaygılanıyordum, hastalığını düşünüyordum, şimdi sadece kendi hastalığımı ve kendi sağlığımı düşünüyorum ama her ikisi de, hastalığım da, sağlığım da sensin Milena.
Reklam
Salı günü yazılan mektubun da dikenleri var elbette ve gövdemde yollarını açtılar ama onları yönlendiren sensin ve senden gelen bir şeye katlanmak zor olabilir mi?
Size nasıl geldiğimi de düşününüz Milena, hangi otuz sekiz yıllık yolculuğu geride bıraktığımı ve sizi, görünüşe bakılırsa tesadüfen saptığım bir yolda, görmeyi hiç ummamış olduğum bir anda ve böylesine geç gördüğümü...
Sen Milena'nın kocasıyla konuşacak, hatta onu görecek güçte değilsin ve aynı şekilde, kocası yanında değilken Milena'yla konuşacak veya onu görecek durumda da değilsin.
Otuz sekiz yaşındasın ve bir insanın muhtemelen yaşlanmakla olamayacağı kadar yorgunsun. Daha doğrusu: Yorgun değilsin aslında, endişelisin, her yanı tuzaklarla dolu şu yeryüzünde tek bir adım atmaya bile korkuyorsun, bu yüzden her zaman son derece temkinlisin...
Ayrıca Stasa'ya da ona da hak veriyorum; ulaşamadığım her şeye hak veririm zaten...
2.682 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.