Olur tecelli-yi dîdâre nûr pervâne Ne nûr belki o hurşîde Tûr pervâne Görünce mihr-i cemâlin o şem‘-i hüsnün olur Misâl-i zerre cinân içre hûr pervâne Geleydi meclise bir şeb o şem‘-i tâze-zuhûr Ederdi dilleri şevk u sürûr pervâne Dilim hümâ-yı ferâğ-âşiyân iken oldu Çerâğ-ı aşka yine bî-şuûr pervâne Aceb midir o gül-i âteşin-izâra Halîm Olursa bülbül-i dil nâ-sabûr pervâne ABDÜLHALİM ÇELEBİ EFENDİ (v. 1090/1679) Abdülhalim Çelebi Efendi'nin postnişinliği, Vani Mehmet Efendi’nin öncülüğünde tarikatlarda zikir ve ayinlerin yasaklandığı süre içinde vuku bulmuştur. 1050/1640 senesinde on beş yaşında iken on altıncı postnişin Karahisari Mehmet Arif Çelebi’nin* kızı Ayşe Hanım’la evlendi. Bu evlilikten 1055/1645’te büyük oğlu Bostan Mustafa ve 1060/1650’de küçük oğlu Abdurrahman-ı Sani doğdu.
GÜL VE BÜLBÜL
Önce gülü ver Sonra gülüver Pervâne ateşten mutlu Sevdası var sâf ve kutlu Gülsün o gülsün hep gülsün Gönül sen figân eyleyen bülbül Zehirli aşkın narıyla yanıyorum gül Matem senin hakkin değil ey bülbül Mâtem benim hakkım hâlime bak da gül Hem cân hem cânânımsın gonca gül Sivri dikenlerini yüreğime batır da gül Son kelâmım adın, kara sevdam olsun gül KK
Reklam
Gül ile Bülbül
GÜL VE BÜLBÜL Önce gülü ver Sonra gülüver Pervâne ateşten mutlu Sevdası var sâf ve kutlu Gülsün o gülsün hep gülsün Gönül sen figân eyleyen bülbül Zehirli aşkın narıyla yanıyorum gül Matem senin hakkin değil ey bülbül Mâtem benim hakkım hâlime bak da gül Hem cân hem cânânımsın gonca gül Sivri dikenlerini yüreğime batır da gül Son kelâmım senin adın Sana kara sevdam olsun gül KK
Ey bülbül-ü şeydâ yine efgâna mı geldin .. Azm-i gül edip zârıyla giryâna mı geldin .. Pervâne gibi âteşe dâim Cân atarsın .. Evvelde bu aşk ödüne sen yâna mı geldin .. Yağmur gibi yağarsa belâ sen baş açarsın .. Cân vermeğe dost yoluna kurbâna mı geldin .. Her şey çalışır bir sıfâtı eyleye mâ'mur .. Sen cümle sıfât ilini virâna mı
Vurdular uçurtmaları, bir bir gökyüzün de, bir ben mi gördüm yalnızlığın içinde. İmanı gevremiş insanların satışa çıkardığı dine. Yok kör olmalıydım, ya da sağır ve dilsiz, ya da ben hiç olmalıydım. Bülbül güzel saraylarda şarkı söyler olmuş, pervane ateşin etrafında dönmüyormuş, bu çağda kabuslar rüya gibi süsleniyor-muş. Neek
Fânî cihânda gerçi ki çok gonca-leb güler .. Her kim gülerse gül gibi hep bî-sebeb güler .. Baş götürürken iki omuzında mâr-ı zülf .. Dahhâk gibi lebleri nice aceb güler .. Billâhi ey bahâr nice adldür bu kim .. Bülbül hep ağlamakla geçer gonca hep güler .. Germ olduğınca meclis-i uşşâk-ı mey-perest .. Ashâb-ı şevk girye ider bî-edeb
Reklam
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.