Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yıldızların doğduğu gece, bir takımyıldız olarak kendimi yapmaya başladım. En uzak yıldızın tek bir atomunun bile varlığıma katkısı var.
Sayfa 38
Başıma gelenleri, hayatın bana yaptıklarını, kayıtsızca ve yüzümde hafif bir gülümsemeyle seyrediyorum.
Reklam
En güzel alıntı
Gökyüzû -inanılmaz ama hatırlayabiliyorum- mor ve renksiz altının kalıntılarından başka bir şey değildi ve dağların berrak, kaybolmakta olan çizgilerinin üzerine ölümcül renk tonları bu tarif edilemez hatlara nazikçe nüfuz eden bir tür hale asılıydı. Geminin diğer tarafında (tentenin altı daha soğuk ve karanlıktı) okyanus, karanlık bir nefesin bir sıcaklık sisi yarattığı , denizin en uzak ucundaki karanlık, saydam hat üzerine gece gölgelerini birakan hüzünlü doğu ufkuna kadar titriyordu.
Seni sevmek hayali üzerine bir din kurardım…
Sayfa 581Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Bu kitap benim için öyle bir çırpıda okunacak bir kitap olmadı. Hâlâ daha kitabı bitirmedim ancak yorum yapmak istedim. Kitap sanki ihtiyacım olduğunda bana sesleniyor gibi. Aslında fark etmeden ben onu anıyorum ve o da bana geliyor. Ne zaman huzursuz olsam birden ona sesleniyorum ve yardımıma koşuyor. Yanlış anlaşılmasın kitap huzursuzluğunuza çare olmak için yazılmamış. Hatta kitap tamamıyla huzursuzluk üzerine. Ancak içerisinde kendimden bulduğum o kadar çok şey var ki okurken birden kendimin bile kendimde fark edemediği şeyleri bana hatırlatıyor ve bazı kararlarım için bana cevap oluyor. Hayatıma doğrudan etkisi olan bir kitap olduğunu söylemek istiyorum. Özellikle bazı kısımları bende bi takım uyanışlara sebep oldu ki bunları ara sıra alıntı olarak paylaşacağım. Okumaya devam ettikçe belki başka yorumlarım da olur ancak şimdilik diyeceklerim bu kadar. Felsefik kitapları seviyorsanız muhakkak okumalısınız.
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa · Can Yayınları · 202110,4bin okunma
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Seslere, harflere ve sözlere dayanmayan tek sözsüz dil. Susmanın dili
Yeni bir dil öğrenmenin, daha doğrusu bildiğimin bile farkında olmadığım bir dili öğrenmenin mutluluğunu yaşıyorum, hem de öyle bir dil ki insanlığın var olduğu andan beri vardı. Kimi bu dili ömrü boyunca uğraşsa dahi öğrenemez kimi de doğuştan bilir. Zaman ayırarak değil zamanla öğrenilen bir dil. Seslere, harflere ve sözlere dayanmayan tek
Seslerden Uzakta Susanları Anlamak İçin Sözlük
Seslerden Uzakta Susanları Anlamak İçin SözlükMustafa Kurt · Çolpan Kitap · 202235 okunma
Reklam
Başıma gelenleri, hayatın bana yaptıklarını uzaktan, kayıtsızca ve yüzümde hafif bir gülümsemeyle seyrediyorum.
260
Sanat,hissettiklerimizi başkalarına hissettirmek,kişiliğimizi özgürleşmek için özgün bir yol gibi sunarak onları kendilerinden kurtarmak üzerine kuruludur.
Can YayınlarıKitabı okudu
Omnia fui, nihil...
Hayyam’ın sıkıntısı, ne yapacağını bilemeyen, aslında hiçbir şey yapamadığı ya da beceremediği için bu halde olan bir adamın çektiğiyle bir değildir. Öylesi, ölü doğmuş insanların ve kendini haklı olarak morfine ya da kokaine verenlerin sıkıntısıdır. Acem bilgenin sıkıntısı ise, bununla karşılaştırılamayacak kadar asil ve derindir. İyice düşünmüş ve her şeyin karanlık olduğunu görmüş; bütün dinler, bütün felsefeler üzerine kafa yormuş, nihayet Süleyman’ın lafına gelmiş bir adamın sıkıntısıdır onunki: “Gördüm ki her şey boşmuş, ruhun çektiği acılardan ibaretmiş” ya da şu öteki kralın -daha ziyade imparator demeli-, Septimus Severus’un, o da der ki: “ Omnia fui, nihil…” Her şey idim, hiçbir şeye değmezmiş… Hayat, demiş Gabriel Tarde, yararsızlıktan geçerek imkansızı aramaktır; Ömer Hayyam da olsa böyle söylerdi…
Bilinmeyene dair fikirlerimizi genellikle bilinene ilişkin kavramlarımızla renklendiririz. Ölüme uyku diyorsak, bunun sebebi dıştan bakıldığında uykuya benzemesidir; ölüme yeni bir hayat diyorsak, bunun sebebi hayattan farklı bir şeye benzemesidir. Gerçekliği hafifçe yanlış algılayarak umutlarımızı ve inançlarımızı kurarız. Mutluymuş numarası yapan küçük çocuklar gibi, pasta diyerek küçük kırıntıları yiyerek yaşıyoruz. Ne var ki hayat bundan ibaret işte; hiç değilse hayatın genel olarak medeniyet diye bilinen o özel sistemi. Medeniyet, bir şeye ona ait olmayan bir isim verip sonra bunun üzerine hayaller kurmaya dayanır. Sonra gerçek hayale eklenmiş sahte isim yeni bir hakikat yaratır. Nesne başka bir şeye dönüşür, çünkü onu değiştiririz. Hakikatler üretiriz. Hammadde aynı kalır ama sanatımız ona, başka bir şeye dönüştüren bir biçim verir. Çam ağacından bir masa hâlâ çam ağacıdır ama aynı zamanda masadır. Masada otururz, çam ağacında değil. Aşk cinsel bir içgüdü olmasına rağmen cinsel dürtüyle değil, başka bir duygunun tasavvuruyla âşık oluruz ve bu tasavvur da zaten bir diğer duygudur.
Reklam
Adına evren denen bu şekilsiz vatanda, doğrudan bana baskı yapmasa da varlığımın birtakım ilkelerine saldıran zorba bir zamanda yaşıyor gibiyim. İçimden usulca, gizlice, erkenden imkansız bir sürgünü özlüyorum. En önemlisi uykum var. En hastalıklı olanları dahil bütün uykuların tersine, fark ettirmeden fiziksel olarak insanı dinlendiren bir uyku değil bu. Hayatı unutma noktasına, belki de bize düşler verme noktasına varan, ruhumuza süzülerek her şeyden feragat etmenin huzurlu armağanlarını adeta tepsiyle bize sunan bir uyku da değil. Hayır, bir türlü uyuyamayan bir uyku bu, göz kapakalarına ağırlık yapıyor ama kapatamıyor onları ve cesaretini yitiren dudaklarımızın acı kıyılarını, hem aptallık hem de tiksinti okunan ifadeyle büzüyor. Ruh uzun uykusuzluklar yaşarken, bedenin üzerine çöken gereksiz uykulara benziyor.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.