Bir sırrı kendinde tutmayıp başkasıyla paylaşmak, o kişiye, o sırrı saklayacağına dair güven duyulduğunu, ancak kendine olan güvenden vazgeçildiği anlamını taşır.
...gevezelere güven duyulmaz. Bir kaba konan buğdayın niceliği arttığında niteliği nasıl düşüyorsa, geveze bir adamın konuşması da gittikçe yalanlara ve yanlışlara gömülür, zamanla tüm ikna kabiliyetini yitirir.
Nietzsche, bir tanrının ölmesi, Tanrıların can vermesi gibi yadırgatıcı bir düşünceye gençliğinden beri inanmaktaydı. 1870 de ilk yazısı olan "Die Geburt der Tragödie"nin [Tragedyanın Doğuşu] son düzeltmelerini yaptığı dönemde düştüğü bir notunda, eski Almanca’daki şu söze inandığını belirtir: "Bütün tanrılar ölmeli". Genç Hegel "Glauben und Wissen" [inanç ile Bilgi] (1802) adlı yazısının sonunda "Yeni çağın dininin dayandığı duygu şudur; Tanrı öldü..." diye yazar. Hegel'in sözü, Nietzsche'ninkinden farklı bir şey düşünür. Bununla birlikte ikisi arasında, kendini bütün metafiziğin özünde gizleyen, özlü bir bağ bulunur. Paskal'ın Plutarkhos'tan aldığı “Le Grand Pan est Mort" [Yüce Pan öldü!] (Pensees, 695) sözü, karşıt bir temelden çıksa da, aynı alana aittir. Biz önce "Fröhliche Wissenschaft" yazısının 125 nolu parçasındaki tüm metne kulak verelim. Bu parça "Der Tolle Mench" [Kaçık Adam] diye adlandırılmıştır.
1) Ahmet Arslan - İslam Felsefesi Üzerine
2) A.G. Roemmers - Genç Prensin Dönüşü
3) Amin Maalouf - Arapların Gözünden Haçlı Seferleri
4) Anthony Burgess - Otomatik Portakal
5) Arthur Schopenhauer - Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
6) Arzu Kadumi - Gazoz Kapakları Birliği
7) Ayşe Şasa - Bir Ruh Macerası
8) Balzac - Goriot Baba
9) Banu/Onur