Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çözümlemenin yorumlama etkinliğinden oluştuğuna inanmıyorum. Çözümlemeyi yöneten, anlam değil hakikattir. Ama bu süreç kesinlikle hakikatin keşfedilmesi şeklinde ilerlemez, zira hakikat türeyimsel olduğu için, açığa çıkarılması konusunda yürütülecek her çabanın da boşuna olacağını biliyoruz. Geriye kalan tek umut, çözümlemenin, bir bilginin riskli öngörme oyunu sürecinde, süreçteki türeyimsel hakikatin ortaya çıkışının kurulabilir bir bilgiyi bölük pörçük de olsa sağlaması vasıtasıyla, hakikat sürecinin içine zorlanabilecek olmasıdır.
Sayfa 703 - Hakikat: Zorlama ve Adlandırılamayan, Alain BadiouKitabı okuyor
Hakikatin tümünün söylenemeyecek olması, onu oluşturan bütünün, yani hakikatin durum içinde oluşturduğu altkümenin, birtakım yüklemler kullanılarak ansiklopedinin bir alt bölümü haline getirilemeyeceği anlamına gelir. Falanca kadının çözümlenmesi sırasında söz konusu olan hakikat, kadının histerik olduğu yollu bir yüklem altında toplanamaz. Bu durum içinde işleyen hakikat sürecinin birçok bileşeninin, bilgi kayıtlarında histeri diye anılan şeyin ayırt edici özelliklerini taşıdığına hiç kuşku yoktur. Ama öyledir demek, hakikaten hiçbir şey söylememektir. Zira bu hakikat, ansiklopedik bir kavram olan histeri söz konusu olduğunda, özellikleri bu yükleme pek de uymayan diğer bileşenleri de bir düzene sokar. Ve bir -bilgi biçimi değil- hakikat, ancak bu bileşenler kümeyi histeri yükleminden eksilttikleri ölçüde, sürecini tekilliğinde sürdürebilir. Dolayısıyla, histeri teşhisi ve bu teşhisten hareketle çıkarılan sonuçlar ne denli güvenilir olurlarsa olsunlar, ne hakikatin tamamen söylenişidirler ne de kısmen söylenişidirler; zira bilgisel birer yüklem olabilmeleri, işin hakikat boyutunu tamamen ve zorunlu olarak ıskaladıkları anlamına gelir.
Sayfa 699 - Hakikat: Zorlama ve Adlandırılamayan, Alain BadiouKitabı okuyor
Reklam
O halde, hakikat neyin hakikatidir? Hakikatin, ancak içinde varlığını sürdürdüğü durumun hakikati olduğu söylenebilir, zira durumu aşan hiçbir şey bize verilmiş değildir. Hakikat, durumu aşan herhangi bir şeyin bir gün kavranabileceğinin güvencesi değildir. Bir durum, saf haliyle ele alındığında, yalnızca çokluktan oluşan bir tikeldir, yani hakikat aslında her zaman o çokluğun bir altkümesi olan çokluktur, "durum" olarak adlandırılan kümenin bir altkümesidir. İçkinlik, ontolojik açıdan böylesi bir katılığı gerektirmektedir. Hakikat süreci ancak bir durum içinde işleyebildiği için, kanıtı olduğu şey asla durumu aşıyor olamaz. Hakikatin, hakikati olduğu şey tarafından kapsandığını söyleyebiliriz.
Sayfa 698 - Hakikat: Zorlama ve Adlandırılamayan, Alain BadiouKitabı okuyor
"Hakikat sevgisi, örtüsünü kaldırdığımız bir güçsüzlüğe duyulan sevgidir; hakikat tarafından üzeri örtülerek gizlenmiş olan ve bizim "hadım olma" olarak adlandırabileceğimiz şeye duyulan sevgidir."
Sayfa 696 - Hakikat: Zorlama ve Adlandırılamayan, Alain BadiouKitabı okuyor
Lacan'a göre, hakikatin varlığını sürdürdüğü zayıflığın kaynağı, intikam ya da kin duygusu değildir. Hakikat üzerinde etkili olan aşılmaz kısıtlama, hadım olma olgusudur. Hakikat, hakikatin tümünü söyleyemebilmenin olanaksızlığını gizleyen bir örtüden ibarettir; aynı anda hem kısmen söylenebilir olandır hem de söylemeyi bu şekilde kısıtlayan akut güçsüzlüğü -kendisini yine kendisine ilişkin bütüncül nitelikte, sahte bir imgeye, dönüştürerek- farklı bir kılıkta saklayan şeydir. Hakikat, kendi güçsüzlüğünü gizleyen bir maskedir.
Sayfa 695 - Hakikat: Zorlama ve Adlandırılamayan, Alain BadiouKitabı okuyor
Hakikat ve bilgi arasındaki farkı, bilgi lehine reddederek, bilim aynı zamanda bilginin kendisini de reddeder.
Sayfa 559 - Lacancı Hakikatin Marksist Maddecilik Olarak Ele Alınış Biçimini Önceleyen Düşünceler, Lorenzo Chiesa / Lacan ve Toplum/PolitikaKitabı okuyor
Reklam
Psikanalizin "yararı", bilginin öznesi olarak gizlenmiş psikanalitik özneden artakalana dayanan özgür çağrışımdan elde edilendir. Diğer bir ifadeyle, psikanaliz kendisini bilgi olarak ortaya koymadan yapamaz: Lacan'ın da belirttiği üzere, "Freud" ve "Lacan" kaçınılmaz olarak hakikat hakkında yeni bir hakikat geliştirmeyle son bulan Efendi-İmleyenler olarak görev yapmış iki isimdir.
Sayfa 555 - Lacancı Hakikatin Marksist Maddecilik Olarak Ele Alınış Biçimini Önceleyen Düşünceler, Lorenzo Chiesa / Lacan ve Toplum/PolitikaKitabı okuyor
Lacan "Bilim ve Hakikat" adlı 1965'te yazdığı ünlü makalesinde, psikanalizin kendisini, gündelik olarak işleyen "deneysel gerçek" ile sınırlandırmaması gerektiğini iddia eder. Bu "deneysel gerçek" bilinçdışının varlığının basit kabulü ile kanıtlanan öznenin "yarılması"dır. Daha ziyade, psikanaliz kendisini bölünmüş öznenin bilimi olarak görmelidir. Kesin bir ifadeyle, bilgi ve hakikat arasında bölünmüş öznenin maddeci bilimi olmalıdır.
Sayfa 551 - Lacancı Hakikatin Marksist Maddecilik Olarak Ele Alınış Biçimini Önceleyen Düşünceler, Lorenzo Chiesa / Lacan ve Toplum/PolitikaKitabı okuyor
Hakikat: Büyük Lokma
Hakikate götüren yol, dikenlerle doludur; dayanıklılık ve direnç ister; vücutça ve ruhça hazırlıklı olmayı gerektirir. Psikanaliz Açısından Edebiyat Sigmund Freud
Özne, ebedi ve ezeli hakikat olan Gerçek'te varlığından emin olduğu yegane şey olan bedeni ile bir varlık, bir ben-lik ortaya koymaya çalışmaktadır. Zamanla ve uzamla ne olduğunu dahi anlamlandıramadığı boşluk duygusunun nedeni olan eksik ile karşılaşır, kendisinden başlayarak tüm başkaların ve hatta Büyük Başka'nın eksik olduğunun ve ebedi tambütünlük arayışında aslında, Hegelci nosyonu biraz evirirsek, gerçekliğin aslında tam da daima "ayaklarının altından çekilen", o tedirgin boşluk olduğunun ayırdına varır. Bedeni bu duyguların başladığı ve sonlandığı yerdir. Hareketlerini kontrol edebilene dek hissettiği parçalanmışlık hissi, aynada dağılır ve/fakat zamanla ayna da dağılır. Aynasal görüntü gibi aynanın kendisi de gerçek değildir. Gerçek, aynanın ardındaki sır(da)dır.
Sayfa 399 - Öznenin Serüveni, Bedenin Trajedisi: Ichspaltung / Yeşim KeskinKitabı okuyor
203 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.