Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özne, ebedi ve ezeli hakikat olan Gerçek'te varlığından emin olduğu yegane şey olan bedeni ile bir varlık, bir ben-lik ortaya koymaya çalışmaktadır. Zamanla ve uzamla ne olduğunu dahi anlamlandıramadığı boşluk duygusunun nedeni olan eksik ile karşılaşır, kendisinden başlayarak tüm başkaların ve hatta Büyük Başka'nın eksik olduğunun ve ebedi tambütünlük arayışında aslında, Hegelci nosyonu biraz evirirsek, gerçekliğin aslında tam da daima "ayaklarının altından çekilen", o tedirgin boşluk olduğunun ayırdına varır. Bedeni bu duyguların başladığı ve sonlandığı yerdir. Hareketlerini kontrol edebilene dek hissettiği parçalanmışlık hissi, aynada dağılır ve/fakat zamanla ayna da dağılır. Aynasal görüntü gibi aynanın kendisi de gerçek değildir. Gerçek, aynanın ardındaki sır(da)dır.
Sayfa 399 - Öznenin Serüveni, Bedenin Trajedisi: Ichspaltung / Yeşim KeskinKitabı okudu
Lacan'da hakikatin etkilerinin iki şekilde kendisini gösterdiklerini unutmamak gerekir: özne, ifade edilmiş özne konumundan göreceli olarak kendisini aşan bir sözceleme konumuna doğru hareket ettirilir, ama bilginin hedefini tutturamamışları, boşlukları ve sağlam olmayanlarında, başka deyişle, bu bilgiye göre ekseni değiştirilmiş bir bilgi ve hakikat ayırımının ortaya çıkışında, kendisini ortaya koyar. Fakat, hakikat, sadece bilgi ve hakikat ayırımında sadece <<yarı-söyleme>> olarak ortaya çıkarsa, ve hiçbir zaman bunu aşamazsa, Lacan için bu ille bir büyük Başkası'nın konumunu gerektirmez. Öyle olsaydı bu bölünme aşılabilirdi, tıpkı Hegel'de bildiği varsayılan ustanın, hakikatle bilginin uyuşmasını sağladığı gibi üst bir düzeye geçilebilirdi, özne kendi kendisinin bölünmesinin mümkün bir aşılmasını beklerken, kendini aldatır ve hiçbir zaman ulaşamayacağı bir uzlaşma konumunu bekler.
Sayfa 356Kitabı okudu
Reklam
Hakikat, bilginin sadece kendisi karşısında tamamlanmamış olduğu yarı-söylenmiş hali olabilir, hiçbir durumda, eksikliğinin bir işareti değildir, ama hakikatin tamamlanmamış olduğunun açığa çıkmasıdır. Başka bir deyişle, bütün hakikati söylemek, kendi ifadesinin tamamlanmamışlığının ötesinde diyecek bir şeyin olmamasının ispatıdır. Sadece yarısını söyleyebileceğimizi formüle etmemiz, hepsini söyleme karşısında güçsüz olduğumuz anlamına gelmez, ama daha çok, hakikatin kendisinin her şey olmadığı anlamına gelir. Hakikat, bilginin tamamlanmamışlığının ötesinde değildir, hakikat, Hakikatin ulaşıldığı bu tamamlanmamışlıktır.
Sayfa 354Kitabı okudu
Hegel'in Görüngübilim'de ortaya çıkan şeyin tersine, psikanalizin öznesi, ne istediğini bilmez, hakikat onun bilgisinden ayrıdır. Lacan'da bilgi, bilinçdışının imleyen formasyonlarının bütününe gönderme yapar, ki bilinçdışının imleyen formasyonları da, kesinlikle ortaya çıkarılmayacak olan bir şüphe, öznenin sonsuza dek kendisini kurtaramamasının bir defada mümkün olmadığı bir şüphe tarafından devamlı olarak belirtilmekle kendilerini karakterize ederler. Özne, tüm psişik malzemesinin, semptomlarının, lapsuslarının, sürçmelerinin, rüyalarının dahilinde, kendisine dışsal olan arzunun, arzu ki öznenin kendi arzusunun imleyen örgülerini ördüğü konumundan yola çıkan ve Başka arzusu konumuna gönderilen istediği şeylerin dahilinde, ne istediğini bilmez. Dahası, özne sadece ne istediğini bilmez, ama, bilgisi, kendini kurduğu anda anlamına geldiği şeyden başka bir şey anlamına gelmekten kendisini koruyamaz, bilgi bu imkanla meşguldür. Eğer Lacan bilgiyi bilinçdışının formasyonları olarak adlandırıyorsa, bu bize bilginin gerçeğe ulaşma aşamasında olduğunu söylemek için değildir, tam tersine, sadece Hegel'in kendisine verdiği rolün tersini oynayan bir gerçeğin ufkunda kendisini bulan bir gerçeğin bilgisidir, belirtmek gerekirse, bu bilginin hakikatle uyuşup uyuşmadığı konusunda bir şüphenin her zaman tutulmasıdır.
Sayfa 350Kitabı okudu
Hayatın Anlamı
2.kısım Anlam sorunu Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
Lacan için hakiki aşkınlık Başkasının aşkınlığıdır. Her türlü özdeşleşme imkanına kapalı kalan bir farklılıktır. Mutlak bilginin gerçekleştirdiği ise Ayna evresinin ve ona bağlı olan hayalin aldatıcı farklılığıdır. Arzulama koşulunun özne tarafından anlaşılamamasına dayanır. Hegel'e göre öznenin temel özelliği bilincinin gidişatında mutlak düşünceye vardığı yerde ortaya çıkar, bu yüzden Hegel bilinci geriye dönük hatırlamalarla tamamlama sürecine sokar. Oysa Hegel'in bu tutumunun tersine Lacan'da öznelliğin dokusu temel olarak büyük Başkası'na yapışık kalır. Lacan için mutlak bilgi konumunun sadece bir ham hayal kalmasının nedeni budur. Öznenin hakikati bir başka öznededir ve onu sorgulayan özneden ölçülemeyecek bir mesafede özne bulunur. Bu yüzden Lacan için hakikat sürekli olarak tamamlanmamış kalan bir imanın gölgesindedir..
Sayfa 338 - Düşüncenin Semptoma Dönüşmesi (Tinin Semptomatolojisi) Lacan Hegel'e Karşı mı Yoksa Onunla Birlikte mi?, Raoul MoatiKitabı okudu
Reklam
415 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Herkese merhaba,  Bu kitabı bir solukta okuyamazsınız. Çünkü farkında olmadan Breuer ile Nietzsche arasında ki psikanaliz ile birlikte sizlerde kendinizden de bir şeyler bulup sorgulayacak ve yüzleşeceksiniz. Kim bilir belki de Nietzsche ağlarken benim gibi ona eşlik edeceksiniz.  Gerçek hayatları kurguyla harmanlayan yazar, psikoloji ve felsefe türünde ki kitapta, Doktor Breuer, arkadaşı olan Nietzsche’nin hastalığı nedeniyle Salomé den haber alıp  hastayı kabul etmesiyle 19. yüzyıl Viyana’sında , psikanalizin doğum evresi diye nitelendirebileceğimiz bir dönemde başlamış olur.  Edebiyat ve felsefeyi bir araya getiren romanda Breuer, Nietzsche, Freud ve Salome’un hayatlarını bir kurguda kesiştirmiş yazar. Varoluşun hakikat, inanç, irade, yüzleşme gibi kavramları Nietzsche ve Breuer’ın sohbetleri ve kendi yolculuklarına çıkmalarıyla birbirlerinin doktorları da olurlar.  Aylardır okunmayı bekleyen kitabı elime aldığımda karıştırmaya başlamamla okuduğumu fark edip devam ettim. Sonuçta da bu ne mükemmel bir eserdi dedim kendime bir süre... Yalom sonuçta. Bu mükemmeli kesinlikle okuyun!  Kitap ve sevgiyle kalın..
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,7bin okunma
Kendi öz psişik çelişmelerinin belirsizliği içinde, bütün çabaları geçerli bir hakikat bulmaya çevrilmişti. Dostoyevski, bir ara her şeye baş kaldıran bir ara her şeye baş eğen bir kimseydi. Uçurumların ta kıyısına geliyor ve korkuyla geri çekiliyordu. Hakikati elde edebilmek için hatayı yol göstericisi olarak seçti. Dostoyevski'nin ana ilkesi, bu ilkeyi açıkça dile getirdiği zamandan önce bile, hata yoluyla hakikate yaklaşmaktı. Bu bakımdan, Dostoyevski, <batı> kültürü denen şeyin düşmanı kesildi. Çünkü onun gözününde, batı kültürü, hakikat yoluyla hataya ulaşmaktan başka şey değildi.
Lacan, "Ben, hakikat, konuşuyorum" dediğinde ya da "Ben hep hakikati söylerim: hepsini değil, çünkü hepsini söylemek için, ki başaramayız, sözcükler eksik kalacaktır" ve sonra "Bu imkansızlıktan dolayıdır ki hakikat gerçeğe dokunur" diye eklediğinde bizi bilgi ile hakikatin, bir dış-yakınlığın, ben'in ve Başkanın daha en başından (ta ayna evresinde aynadaki imgesini kendi zanneden bebek'in ilk tanınma diyalektiğinden itibaren) zorunlu ilişkisinin kıyılarına atar. Bu ilişkide kalma ve eşzamanlı olarak bir bölünme her seferinde vuku bulur, öznenin olayıdır bu. Çıkışı olmayan bu olay kökensel kuruculuktan itibaren bir sahteliğin, kurmacanın üzerine inşa edilmiştir: bebek, aynaya bakar, kendisini görür, parçalanmış beden'i ilk kez bütün ve onun hakimiyeti olarak karşısındadır, fakat tam da bu bütünlük, kendisi zannettiği bir sahtelikle, imgeyle büyük Başka'nın bir parçası olmaya doğru gidişi getirir. Dile doğar doğmaz, dilin içine alınır alınmaz insan yarığın göbeğinde yeniden ayarlanır; artık eksikle yaşamaya ve kendini tamamen parçalanmadan uzakta tutmaya adayacağı uzun bir yaşam onu beklemektedir. ne söyleyeceği, neyin neyi ifade edeceği, söyleminin nereye ulaşacağı ve onu nerede bırakacağı Simgeselin yasası tarafından çoktan belirlenmiştir.
Sayfa 2 - Bilinç-dışından Konuşmanın Sanatı: "Jacques Lacan" ve Dışın YakınlarındaKitabı okudu
204 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.