Hegel'in Görüngübilim'de ortaya çıkan şeyin tersine, psikanalizin öznesi, ne istediğini bilmez, hakikat onun bilgisinden ayrıdır. Lacan'da bilgi, bilinçdışının imleyen formasyonlarının bütününe gönderme yapar, ki bilinçdışının imleyen formasyonları da, kesinlikle ortaya çıkarılmayacak olan bir şüphe, öznenin sonsuza dek kendisini kurtaramamasının bir defada mümkün olmadığı bir şüphe tarafından devamlı olarak belirtilmekle kendilerini karakterize ederler. Özne, tüm psişik malzemesinin, semptomlarının, lapsuslarının, sürçmelerinin, rüyalarının dahilinde, kendisine dışsal olan arzunun, arzu ki öznenin kendi arzusunun imleyen örgülerini ördüğü konumundan yola çıkan ve Başka arzusu konumuna gönderilen istediği şeylerin dahilinde, ne istediğini bilmez. Dahası, özne sadece ne istediğini bilmez, ama, bilgisi, kendini kurduğu anda anlamına geldiği şeyden başka bir şey anlamına gelmekten kendisini koruyamaz, bilgi bu imkanla meşguldür. Eğer Lacan bilgiyi bilinçdışının formasyonları olarak adlandırıyorsa, bu bize bilginin gerçeğe ulaşma aşamasında olduğunu söylemek için değildir, tam tersine, sadece Hegel'in kendisine verdiği rolün tersini oynayan bir gerçeğin ufkunda kendisini bulan bir gerçeğin bilgisidir, belirtmek gerekirse, bu bilginin hakikatle uyuşup uyuşmadığı konusunda bir şüphenin her zaman tutulmasıdır.