Düzenin adamı, itaatsizlik yeteneğini kaybetmiştir, itaat ettiği gerçeğinin bile farkında değildir. Tarihte bu noktada, şüphe etme, eleştirme ve itaat etmeme yeteneği, insanlık için bir gelecek ile uygarlığın sonu arasında duran tek şey olabilir.
Eğer bir insan boyun eğer ve itaatsizlik yapamazsa, o bir köledir; eğer yalnızca karşı gelebiliyor ama itaat ediyorsa, o bir asidir (bir devrimci değildir); öfkeyle, hayal kırıklığıyla, kırgınlıkla hareket eder, bir inanç ya da ilke adına değil.
Erich Fromm; marksist-sosyalist 20. yüzyılın en büyük psikanalisti. Kapitalizmi ve Sovyet Komünizmini reddetmiştir. İnsancıl yaklaşımın en önemli temsilcilerindendir kitaplarında da bunu görürüz.
Kitap dört bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm: Psikolojik ve Ahlaki Bir Sorun Olarak İtaatsizlik İkinci Bölüm: Peygamberler ve Rahipler Üçüncü Bölüm:
İtaatsizliğe, otoriteye "hayır" demeye cüret etmenin bu kadar zor olmasının bir başka nedeni daha vardır. İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında itaat erdemle, itaatsizlik ise günahla özdeştirilmiştir. Nedeni basittir: Şimdiye kadar tarihin büyük bir bölümünde, bir azınlık çoğunluğa hükmetmiştir. Bu hakimiyeti gerekli kılan hayatın güzelliklerinin sadece azınlığa yetecek kadar olup, çoğunluğa kırıntıların kalmasıdır. Eğer bu azınlık güzelliklerin tadını çıkarmak ve bunun da ötesinde çoğunluğun kendine hizmet etmesini, kendisi için çalışmasını istemişse gerekli şart şuydu: çoğunluk itaat etmeyi öğrenmeliydi. Şüphesiz ki, itaat katıksız güç kullanılarak oluşturulabilir. Fakat bu yöntemin birçok olumsuz yanı vardır. Bu yöntemde, çoğunluğun bir gün güç kullanarak azınlığı iktidardan indirme olanağına sahip olma olasılığı daimi bir tehdit oluşturur...
Sevgili Galip Ağabey. Öncelikle selam eder, ardından da Cennet-i âla bahçelerinde, tûba ağaçları altında gölgelendiğin hüsn-ü zannıyla, afiyetinin artması için dua ederim.
‘'Ömrümü bu milletin meseleleri ile geçirdim, bir rahat verin artık'' dediğini duyar gibiyim lakin gel gör ki derdimi paylaşacağım, oturup iki kelam hasbihal edeceğim kimsem
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum.
_Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür.
_Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,