"İnsani sonsuz varlığa bağlamıyorsa din değildir. "
■ "Bütün dinler, insan ile insanın kendisini bir bütün hissettiği ve yol gösterici ilkeler edindiği sonsuz Varlık arasındaki ilişkidir. Bu itibarla, eğer bir din bu ilişkiyi kuramıyorsa —putperestlik (paganizm) ve büyücülük gibi — bir din değil, olsa olsa bir dinin yozlaşmış şeklidir." ■
Tüm dinler insanla, insanın kendini bir bütün hisseteği, yol gösterici ilkeler edindiren sonsuz Varlık arasındaki ilişkidir. Bu itibarla, eğer bir din bu ilişkiyi kuramıyorsa -putperestlik (paganizm) ve büyücülük gibi- bir din değil, olsa olsa bir dinin yozlaşmış şeklidir. Hatta, bir din insan ile Allah arasında bir ilişki kurduğu halde, bunu insanların ulaştıkları bilgi seviyesine ters düşecek ve hatta onlar tarafından inanılmaz bulunacak şekilde yapıyorsa, o din değil belki bir din taslağıdır.
Reklam
Putperestlikte olan biten nedir?
Eğer putperestlik ,peygamberce düşünce gibi anlaşılırsa ,o zaman olan biten tam da Freud un dediği gibi "Aktarım"olgudur.Bana kalırsa ,aktarım, psikanalizde bildiğimiz haliyle ,bir putperestlik dışavurumudur:kişi ,kendi etkinliklerini ya da deneyimlediği tüm şeyleri -sevgi gücünü , düşünce gücünü-kendisi dışındaki bir nesneye aktarır.Bu nesne bir kişi olabileceği gibi ağaçtan ya da taştan olabilir.Bir kişi ,bu aktarımsal ilintiiyi kurar kurmaz,yalnızca kendi insani işlevlerini aktarmış olduğu nesneye boyun eğerek kendi kendisiyle ilişki kurar. Dolayısıyla ,sevmek (yabancılaşmış, puta tapıcı bir tarzda sevmek)şu anlama gelir:Ancak tüm sevme yeteneğimiaktarmış olduğum puta kendimi teslim ettiğim zaman severim.Ya da :İyilik niteliğimi aktarmış olduğum.puta kendimi teslim ettiğim zaman iyiyim. Akıl,kuvvet -aslımda tüm insanı karakteristikler - açısından aynısı geçerlidir.Put güçlendikçe - yani,ona aktarım yaptıkça - ben güçsüzleşirim ve ona giderek daha bağımlı hale gelirim,çünkü neyim var neyim yoksa hepsini aktarmış olduğum şeyi kaybedersem ben de kaybolurum.
"Çekici bir genç kızdan tanrıça yaratıyoruz. Putperestlik değil de, nedir bu? "
Sayfa 66
20. yüzyıl başlarındaki Amerikan Protestanlarıyla bugünkü İran Şiilerini yan yana koyun; ne kitapları ne de II. Jean Paul’ün ve radikal İslamcı liderlerin polemikleri diğerinden aşağı kalır. Metinleri karşılaştıralım. İlki diyor ki; “Egemenliğin kaynağı, ahlaki düzendir. Eğer yasalarınız [...] bu düzenle ve dolayısıyla Tanrının İradesi’yle çelişiyorsa, Yaratıcı’nın takdirine sınır koyamazsınız [...], bu durumda otorite kendi yaptıklarına derhal son verir veya istismar edilmiş olur.” Şimdi de ikinci metin: “Herkesi bağlayan mutlak ve temel mesele şudur ki; her kim Allahın kanununu kendisi ya da başka insanlar tarafından yapılmış kanunlar lehine terk eder, putperestlik ya da tiranlığa meyleder ve böylece de hakikatten uzaklaşırsa, ve her kim ülkesini bu tür bir kanuna dayanarak yönetirse, kendini Allaha şirk koşmuş sayılır.”
İşte teni bir inanç yapan aşık bir erkeğin üslubu, Çekici bir genç kızdan tanrıça yaratıyoruz. Putperestlik degil de, nedir bu? Tanrı ayırmasın bizleri doğru yoldan! Çünkü epeyce ayrıldık amacımızdan.
Sayfa 65
Reklam
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.