Reşit Toprak

Reşit Toprak
@resittopraq
4 okur puanı
Şubat 2021 tarihinde katıldı
İnsan hep kendisini yürekli sanır. İçine bir korku düşünce de bunu olağan saymaz. Kahrından ölür,delirir. Neden korkuyorum diye, aklını oynatır. Korku insanoğlunun yüreğine işlemiştir, bunu bilmez. İnsanoğlu salt korkudur, bunu bilmez. Bilmez de kendine yediremez korkuyu..
Reklam
Önsözünden alıntı.
Lisede, biyoloji dersi veren başörtülü öğretmenimizin "Nurcu" olduğunu duyduğumda ona şu soruyu sormuştum; "Siz bilimle bu kadar iç içesiniz,inanç konusunda kuşkuya düşüyor musunuz?" Verdiği yanıt aşağı yukarı şu şekildeydi; "Tam tersine. Bir hücrenin oluşumundaki o muazzam kudreti görünce bunu ancak Allah gibi yüce bir varlığın yaratmış olduğuna dair inancım pekişiyor." Yıllarca okullarda pozitif bilimi dinin karşıtı olmasa da dinden çok ayrı bir alan olarak algılamıştık. İnsanın maymundan geldiğini anlatan fen derslerinin hemen ardından, (arada sadece 10 dakikalık teneffüs olurdu) insanın Adem ve Havva'dan geldiğini anlatan din dersleri kafamızı karıştırsa da zamanla ikisini birbirinden ayrı olarak algılamayı Descartes sayesinde başlamıştık. Biri "ruh" biri "kafa" alanıydı;beynimiz kategorizasyon işini öğrendiğinde sorun çözülmüş oluyordu.Halbuki bir Nurcu,bilimi Allah'ın varlığının kanıtı olarak değerlendiriyor;ruh ve kafa alanları arasındaki sınırı kaldırıyordu.Biyoloji öğretmenimizin yaklaşımı daha tutarlı,rahatlatıcı ve Allah'la olan manevi bağı bilimle kopmayı gerektirmeyen yeni bir bakış açısı olarak şaşırtmıştı beni.Fakat ne Nurcular ne de diğer geleneksel veya modern dini cemaat ve hareketler, Kürtlerin varlık sorunu söz konusu olduğunda,dinin kendini ana kaynağı varsaydığı ahlâkî ve vicdani tutumu sergilemiyor,Kürt halkına yönelik saldırılara,her türlü vahşete,imha ve inkar politikasına kör,sağır,dilsiz kalıyorlardı.
Biliyorsun,cezaevleri toplumsal üniversitelerdir.
Ve bu bay Kürt yok diyordu. Kürt yok! Güneş yok dermiş gibi, ay yok, yıldız yok dermiş gibi. Bir halk nasıl inkar ediliyordu?
Sayfa 204Kitabı okudu
Şehrin bilginleri,şehrin zenginliği idiler.Şehir onlarla şehir oluyordu.Başlarından pek çok şey geçmişti.Güzel ve kötü günler görmüşlerdi, acıyı,ağrıyı,kıyımı görmüşlerdi ve kendileri bizzat tarih idiler.Pek çokları dengbej ve masalcı idiler.Eğer orada,yanlarında yazarlar olsaydı,bugünkü pek çok şey daha iyi aydınlanmış olacaktı.Bazı stranları günlerce sürerdi.Uzun kış gecelerinde gençleri ve çocukları etraflarında toplarlar,ellerini kulaklarına götürüp stran okurlardı.Heybelerinde Memê Alan'dan Delalê Beriyê'ye kadar her türden stran olurdu.
Reklam