Babasının sözleri üzerine caminin kadınlar bölümünden yükselen çığlıkları, Bilginler Sultanı’nın ürkünç kehanetiyle kendilerini kaybederek halıların üzerine yığılıp kalan dervişlerin ak sakallarından süzülen gözyaşlarını yeniden görür gibi oldu. Dünyaya gözlerini açtığı andan beri görüp bildiği, dünya gibi sarsılmaz ve değişmez, taş gibi sağlam olan şu kerpiç duvarların, şu camilerin, çarşıların, evlerin, Nesibe ninenin, sokakta birlikte oynadığı arkadaşlarının, şu koca kentte yaşayan ve şu anda yatmaya hazırlanan tanıdığı, tanımadığı binlerce, onbinlerce insanın bir kemik ve kül yığınına dönüşeceğini aklı almıyordu, ama yine de babasının sözlerinin doğruluğundan bir an bile kuşku duymuyordu. Birden babasını bugüne dek dünyanın bir benzerini daha görmediği, tıpkı peygamber gibi güçlü, korkunç, korkusuz biri olarak görmeye başladı.