Rus Edebiyatı'nın en önemli klasik eserlerinden biri niteliğindeki manzum romanı, “Bir roman değil, şiir-roman yazıyorum; cehennemi bir fark aralarında!” diyerek 1823 yılında sürgündeyden yazmaya başlayan Puşkin, eseri 7 yıl, 4 ay ve 17 günde tamamlamıştır. İlk defa 1825 ile 1832 yılları arasında fasiküller serisi halinde yayınlanmış ve tüm
Kronolojik Rus edebiyatı okumalarımda sıra 1855 yılında yazılmış olan bu kitaba geldi ama üç romanın toparlandığı bu kitaba.
Başlamadan önce heyecanlıyken, siteye okuyorum diye girdiğim sırada bu kadar az kişinin -38 kişi, koskoca bir Rus yazarın okunma sayısı. Evet 38.- okumuş olduğunu gördüğümden dolayı bir buruklukla başladım, yalan yok.
Ama
Kitlesel salgınlar çıktığında dünyanın çoğu yerinde verdiği korku ve yarattığı
panikle pek çok dedikodulara neden olduğu gibi tepkiler ölümle de sonuçlanmıştır. Salgınlara karşı oluşan dedikodu ve tepki günümüzde de neredeyse aynı olmuştur. Gelin yaklaşık bir buçuk asır önce kolera salgını nedeniyle dünyanın çeşitli ülkelerinde verilen
Ben bozkır çocuğuyum... Uçsuz bucaksız engin toprakların ıssızlığını çok severim... Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Yaban (1) romanını okurken, doğduğum topraklara gitmenin sevincini yaşadım... Anılar belleğimde canlandı... Beş altı yaşlarında olmalıyım... Kocaman bir havuz... Kurnalarda şırıl şırıl akan sular... Gri, kocaman kubbeler...
Yaşamaya kalkma sakın kuşkulanırlar, demiş Osman Konuk. Descartes ise Düşünüyorum öyleyse varım sözü ile girmiş tarih sahnesine. Düşünmenin var olmaya –ki bu yaşamaktır- bağlanması ve yaşamanın da –ki bu düşünmektir- kuşkuyla karşılanması her tarih sahnesinde var olan Altıncı Koğuşlardır. Ya nefes alıp vereceksiniz, kullanma kılavuzunuza uyarak ya