Bir gün ansızın ortadan kaybolan kocasını aramak için Barselona’dan İstanbul’a gelen Pilar ile başlıyor hikayemiz.
Kitabın birden fazla anlatıcı ile ilerlemesini çok sevdim. Hem karakterlere hem de olay örgüsüne bakışımızı zenginleştiriyor bu şekilde Nermin Yıldırım. Anlatıcı konumda olmayan bazı yan karakterler üzerinden yine o muzip kalemini konuşturmayı da eksik etmiyor tabi yazarımız.
Söz konusu bir kayıp hikayesi olduğu için aslında merak duygusu ön planda, öte yandan ailedeki karakterler hem hayat hikayeleri hem de akıştaki diyaloglarıyla çok derin bir yerden aile kavramı ve iletişim üzerine düşünmeye itiyor bizleri. Bu yönüyle de benim okuma serüvenim tahmin ettiğimden yavaş ilerledi, sanki sonunda
okuyacaklarımı ertelemek istermişim gibi… Sonu beni gerçekten gözyaşlarına boğdu diyebilirim
İnsan olmaya, aile olmaya, paylaştıklarımıza ve paylaşamadıklarımıza dair kurulan her bir cümlenin altını çizdim desem abartmış olmam.
Sevginin mizanı öyle uluortaydı ki istense bile kolay saklanamıyordu. Ve insan nedense en çok sevgisine kıymet vermeyenleri seviyordu.
Rüyalar Anlatılmaz, Nermin Yıldırım
Birini arayıp beklemek, onun varlığından başka her şeye kapatıyordu insanı. Beklenenin sesinden başkasına sağır, arananın suretinden ötesine kör ediyordu. Beklenen bekleyene ne denli yakın olursa olsun, zamanla üçüncü tekil şahsa, uzaklaştıkça daha beter saplanılan bir bataklığa dönüşüyordu. Derken, varsa yoksa o oluyordu. Varsa o, yoksa hiç kimse!
Rüyalar Anlatılmaz, Nermin Yıldırım