Vazgeçtim mi?
Hayır...
Sadece çok yoruldum.
Yorgunluğumun bir adı olsun istedim,
Adını sensizlik koydum.
Biliyorum ki;
Esen rüzgara,
Yağan yağmura,
Açan çiçeğe,
Uçan kelebeğe seni yine sorucam.
Ama sen bunu bilmeyeceksin.
Çünkü yoruldum,
İki metre bir çukura girdim,
Üzerime toprak örttüm.
Biraz dinlenmek istiyorum.
Sen yaşamana bak,
Ben senin için de öldüm...
Yağmur yağıyordu. Damlalar bulutundan ayrılıp ne de güzel gölün üzerine narin narin iniyordu. Buluttan koptuğunda nereye düşeceğini bilmeden, hesap etmeden, üstelik bunu dert etmeden düşüyordu göle, dağa, toprağa. "Elbet beni Yaratan bunu hesaplamıştır," diye düşünüyordu damlalar. "Nereye düşersem düşeyim dönüşüm Allah'a değil mi?" diye tevekkül içinde musiki lezzetinde düşen bir damla kadar bile olamadığımı anladım.
...
Ey Yunus, o damla ne rüzgâra inciniyor, ne düştüğü yere bağlı kalıyor. Ya sen? Bunca vesvese onca hesap niye? Düş yağmur gibi yoluna. Yanmaya giderken ıslanacağın kadar ıslanmaya bak. Belki bir daha böylesine yağan yağmuru göremezsin. Bırak sebeplerin sonuçlarını, sonuçların sebeplerini. Hepsi aynı el tarafından yaratılmadı mı? O halde ne fark eder senin için? Sen esas şu sualin yanıtını ver:
Yüreğin ne kadar geniş?
19 Nisan 2024
22.42
Tam otuz yıl saatim islemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum... NFK
19.20
"Sakın beni unutma, olur mu? Çünkü ben seni hiç unutmayacağım." dedi. Neyim var ki unutulmayacak, der gibi gülümsedim. Ama unutuş yahut unutmayış hususunda bir yorumda bulunmadım. Çünkü "asla" diye kurulan
Bir nefeste geçtim Asya bozkırlarını
Doludizgin
Senli ülkelere koşuyorum şimdi
Ey sevgili
Bir başınayım
Canımı rüzgâra düğümleyip
Kanımı bulutlara boşaltıyorum
Bahara söyle güneş toplasın
Sabaha kalmaz yanındayım.
Korkularımı anlatıcam ilk önce
Dizimin kanadığı ilk günü,
Sevmeye yeltendiğim ve sevilmediğimi anladığım ilk günü,
Acının korkuları kuşattığı ölesiye savaştığı o ilk günü.
Sonra diycem acı korkuları yenmişti.
Ruhumun kederden gözleri kararmış körlüğüne birkaç
Cenaze bile vermişti. Değişmişti
KAN PORTAKALI
Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum.
“Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...”
Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş
Bir şey yap
Bir şey yap güzel olsun... Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
- Güzellik karın doyurmuyor abi... İnsanlar iş, ekmek, özgürlük istiyor. Bunca yoksulluk var iken, nasıl gider gönül darlığı.
- Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve
Hem zaten ben, artık hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değilim ki. O yüzden, geçeceksin bunları! Sen kimseye kulak asmadan rüzgara karşı uçabiliyor musun, ona bak !
YALNIZ BİR OPERA
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Bu Kitabı Sevgilisine Hediye Eden Biçare Zavallılara!!!
Bir kitabın daha sonuna geldik. Yine uzun zamandır kitaplığımda duran bir kitap. Bir kitabı aldığımda hemen açıp okumaya başlamam. Öncelikle kitaplığa okunacak kitapların arasına yerleştiririm. Okuma sırası geldiği zamanda hemen okumaya başlamam. Öncelikle en az 10 dakika kitabın dış yapı
Bahara söyle güneş toplasın
Sabaha kalmaz yanındayım.
Korkularımı anlatıcam ilk önce
Dizimin kanadığı ilk günü,
Sevmeye yeltendiğim ve sevilmediğimi anladığım ilk günü,
Acının korkuları kuşattığı ölesiye savaştığı o ilk günü.
Sonra diycem acı korkuları yenmişti.
Ruhumun kederden gözleri kararmış körlüğüne birkaç
Cenaze bile vermişti. Değişmişti