Görünüşte gülüyor ya da oynuyordumsa da, içten en küçük bir dil yarası, bir iğneli söz, ya da en küçük sevimsiz ve saçma bir olay, saatler boyunca düşüncelerimi işgal ediyordu ve ben kendi kendimi yiyip bitiriyordum.
Kimi zaman kendi kendime büyük planlar yapıyor, kendimi her işe ve her şeye layık görüyorum. Kendi kendime "Evet, yalnız canından usanıp her şeye başını çeviren kimseler büyük işler yapabilirler." diyorum. Sonra kendime soruyorum: "Neye yarar? Ne faydası var?"
Her taraftan çıkmaza düşen kimseye "Al başını git ve geber" derler. Ancak, ölüm insanı istemediği zaman, ölüm de insana sırt çevirdiği zaman, gelmeyen ve gelmek istemeyen ölüm!
Yakınlarımın, akrabalarımın resimlerini çıkarıp, bir bir baktım.
Her biri kendi gözlemlerime uygun olarak gözümün önünde canlandılar.
Onları hem seviyor, hem sevmiyordum.
Olağanüstü bir güç beni korumuş.Yaşam zindanında çelikten zincirlere bağlanmışım. Eğer ölmüş olsaydım, beni götürürlerdi. Paris Camii'nde Arapların eline düşer, tekrar tekrar ölürdüm.