Mustafa Kemal Paşa anlatmaya devam ediyor: "Halep'te bulunduğum günler zarfında memleketin genel durumunu kendi kendime değerlendirdim. Durum şuydu: Müttefiklerimiz ve biz partiyi kaybetmiştik fakat Türkiye için mesele, bütün mevcudiyetini kaybetmek neticesine varacak kadar tehlikeliydi. O tarihte düşünülecek şey, kaybolduğuna şüphe kalmayan partiyi lade etmek olamazdı. Yalnız mevcudiyetimizi korumak için en seri ve kesin çarelere başvurmakta tereddüt etmemeliydik. Hatta bu uğurda bütün müttfiklerimizden ayrı olarak, icap ederse yeniden vaziyet almak zorunlu olabilirdi. Halbuki harbi bu neticeye vardıran o günkü kabineden böyle bir hareket beklemek boşunaydı. Derhal bu kabineyi düşürmek, onun yerine benim de düşündüğüm tarzda iş görebilir yeni bir kabineyi iktidar mevkiine getirmek lüzumuna kani oldum. Şunu da ilave etmeliyim ki tasavvurlarımı tatbik edebilmek için bu yeni kabinede mutlaka bütün ordunun komutasının bana verilmesi lüzumuna da kanaat etmiş bulunuyordum. Durum buhranlı olduğundan ve alınacak tedbirlerin çok ciddi ve seri olması lazım geldiğinden bu düşüncemi telgrafla Padişah Vahdettin'e bildirdim. Yeni kabine için Sadrazam olarak İzzet Paşa'yı ve nezaretlere de bazı arkadaşları isimleriyle tavsiye etmiştim." Aynı telgrafta kendimin de bu kabinede Harbiye Nazırı olarak bulundurulmaklağımı çok samimi bir lisanla istedim.
Sayfa 130
Kıssadan Hisse
Devlet gibi düşünmek yeri geldiği vakit nice sevenlerin devlet için birbirlerini feda etmesidir. Sevginin, arkadaşlığın veya dostluğun bir önemi yoktur ve Avcı Mehmet için de öyle oldu. Halk bu başarısızlığın sorumlusu olarak padişahı görmemeli, devlet otoritesi sarsılmaz bir şekilde kalmalıydı. Kendisine idam fermanı giden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın karara hiç itirazı olmadı ve devlet söz konusu ise boynumuz kıldan incedir dedi. Halbuki yenilgi sadece onun suçu değildi, fakat bu mağlubiyetten sorumlu biri gerekliydi. Çadırında ölüm fermanını bekleyen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa içeri giren askerleri gördü ve tam teslimiyet içerisinde abdest almak için müsaade istedi ve namazını eda ettikten sonra hazır olduğunu söyledi. Askerlerin elinde getirdiği halıya gözü çarptı. Avcı Mehmet kendisi için, çok sevdiği dostu ve aynı zamanda sadrazamı olan Mustafa Paşa'nın kanı yere akmasın diye infazı sırasında altına serilmesi emrini vermişti. Bunu duyan Merzifonlu, 'Padişahım sağ olsun, devletim baki olsun! Götürün bu halıyı devletin malıdır. Ben devletin malına zerre olsun zarar getirmedim, ona kanım damlamasın. demişti. Şimdi tüyler ürperten bu söz karşısında bugünü bir düşünün istiyorum. Devlet gibi düşünmekten ne kadar yoksun olduğumuzu bir düşünün istiyorum. Hiçlikse, hakikat ise davan, önce Allah'tan sonra kul hakkı yemekten korkarsın. Kaybettiğimiz o kadar değer var ki sözler kifayetsiz kalıyor. İnfaz edilen Kara Mustafa Paşa'nın başı ibreti âlem için götürülürken bir de onu kardeşten öte seven Avcı Mehmet'in halini de bir düşünün. Al-lah ona rahmet, bizleri de ecdadımıza layık eylesin.
Reklam
_Atatürk_ İktisat, ingiliz'in çekilmesi, Lenin, Şapka...
_İzmir İktisat Kongresi Açış Söylevi -1923_ _Ekonomi demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne gerekse onların tamamı demektir. Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve düşmesi sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, sosyal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla,
Avusturyalılar batıda Otuz Yıl Harbi ile meşgulken Osmanlı imparatorluğu, enerjik IV. Murad'ın kısa süreli (1632-1640)3 saltanatı hâricinde kabiliyetsiz sultanların, harem ve yeniçeri entrikalarının, ihtilâllerin ve anarşi dönemlerinin oyuncağı olmuştu. İlk iki Köprülü sadrazam (1656-1676) büyük fatih sultanların devirlerinin geri gelmesini ve İslâmiyetin gücünün bâriz bir şekilde yeniden hayat bulmasını sağladılar, ki Venedik, Lehistan ve Viyana bunu acıyla hissettiler. Kölelerin soyundan gelen Konstantinopol'deki idareci saray erkânı oligarşisi de aynı durumdaydı. Ancak aşırı bir zaruret Köprülü Mehmed'i sadrazamlığa getirmelerine sebep olmuştu. İktidarı bu kabiliyetli Arnavut aileden kesin bir şekilde geri almaları için yıllar geçti. Büyük Petro hükûmetin dizginlerini eline aldığı zaman (1695) sultanla daima görüşmek imkânlarına sahip olan "kalem ehli" ile ulema gerilemekteydi. Köprülülerden son kudretli sadrazam olan Hüseyin'den (1698-1702) sonra, artık güçlü bir halef yoktu ve müteakip on altı yıl boyunca Konstantinopol olağanüstü seri ve karmaşık siyasi çalkantıların oyuncağı oldu. "Bugün bu imparatorlukta üç şeyin eksikliği var: zekâ, samimiyet ve para." Rus sefirinin belli başlı siyasi bilgi kaynağı olan çok tecrübeli Kudüs patriğinin o dönem için (1705) hükmü böyleydi.
Sayfa 10 - Doğu KitabeviKitabı okudu
Vahdettin...Ailesi, birkaç görevli ve uşağı dışında herkes tarafından terk edilmiş, Yıldız Sarayı'nda yaşamını sürdürüyor­du. 4 Kasımda 1922 saraya gelen Tevfik Paşa Hükümetin istifa ettiğini bildirdi. Ertesi gün Refet bütün Osmanlı bakanlıklarını kapattı ve İstanbul'un bundan böyle Ankara hükümetinin bir ili olarak yönetileceğini
Sayfa 426 - Remzi Kitabevi.
İşleri ehline vermek
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman
Reklam
357 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.