To be or not to be bir sey değil yine
Sen olmasan benim varlığımdan ne çıkar
Ama sen yoksun işte
Bense bütün insanlar gibi ha varım ha yoğum
Yine sana çıkıyor bütün yollar
Yine bütün iki kere ikiler dört ediyor
Dönüp dolaşp aynı yere geliyorum
-1-
Bir kuş tanıyordum ki, baharda,
Salkımlar açan bahçemin üstünde uçar da Akşamların ürperdiği bir sesle öterdi.
Besbelli, bu iklime yabancı,
Nerden koparak geldiği meçhül,
Endâmı uzun, tüyleri parlak, sesi vahşi
Bir kuş.
Akşamla yatan köyde sadâlar durulunca, Mehtaba yakın, gölgeli bir nokta bulunca, Hicranla kısılmış, heyecanlarla
Ben sana gelmem, sen de bana gelmezsin ama bu şehir bizi bir sokakta illa göz göze getiriyor. Hasret bir bakışta gizli belki...
Ve bu şehrin sokakları, hasret gidermeye adanmış. Tüm yollar seni bana çikariyor..
Hey, insan ne ki, kendinden yakınabiliyor! İstiyorum, sevgili dost, sana söz veriyorum, daha iyi olmak istiyorum, yazgının bize sunduğu bir parça kötülüğü, hep yaptığım gibi, artık geviş getirip durmak istemiyorum; geçmişi geçmişte bırakmak ve şimdinin tadını çıkarmak istiyorum.
Elbette, haklısın, kuzum, - niçin böyle yaratıldıklarını Tanrı bilir - ama insanlar, düşlem güçlerini, umursamaz şimdilerine katlanmaktan çok, geçmiş kötülüklerin anılarını çağrıştırmak için böylesine zorlamasalardı, aralarındaki acılar daha ufak olurdu.
Umarım kendinizi doğru insanlarla çevrelersiniz. Sadece her şey parlakken burada olanlar değil, acınızı kelimelere dökemeyecek kadar bunalmış olduğunuzda kalanlar. Umarım sevilmediğiniz zamanlarda size sevildiğini hissettiren insanları bulursunuz. Kendi değerinizden asla şüphe duymanıza neden olmayacak kişiler. Dürüst olabileceğiniz ve size dürüst olacak kişiler. Umarım duvarlarınızı yıkacak, ancak ruhunuzdaki yaraları gördükten sonra kalacak olanları bulursunuz. Hedefi aştığınızda size sert bir aşk verecek olanlar. Tek gördüğün karanlık olduğunda her şeyin yoluna gireceğine dair sana güvence verecek olanlar. İki yüzünüz de acıyana kadar sizinle gülecek olanlar. Ve ağladığınızda yargılamak yerine size sarılacak olanlar, çünkü o gün artık kendinizi tutamazsınız.
Umarım sevginizin çok fazla olduğunu size asla hissettirmeyecek ve uygun olmadığında bile size öncelik veren insanları bulursunuz.
Sert olabilen bir dünyada, sana yalnız olmadığını hissettirecek insanları bulmanı dilerim. İnan bana, şu anda kendini bir ada gibi hissetsen bile yalnız değilsin, sadece kendi insanını bulman gerekiyor.
..
Bıraktım sana bağırmayı sevgilim,
Duyamazsın ki sen beni,
Çoktan kapandı kulakların,
Bana sağır oldun, dilsiz oldun
Ama bir umut bekledim hep ya,
Hayat...
Belki bir an çöp atmaya çıkar mı ki diye...
Kitap yarım bırakmaktan hiç hoşlanmıyorum ama mecbur kaldım. Kitaba dair kötü duygularımı yazara yönlendiremiyorum çünkü buna bir radyo programı ile başlamış. Önsözde de mizah ve bilimkurguyu birleştirmeyi hedeflediğini açıkça belirtmiş. Ne mizahı, ne de altı dolu bir bilimkurguyu becerebilmiş olması belki tek kabahati ama dediğim gibi, bir radyo
❝
Şemsiye taşımak istemiyorum,
Islanmak daha güzelmiş.
Yitik kalbini arayan
Bir şairin gözyaşlarıyla.
Yaktım sana dair isteklerimi,
Tutunmayacağım bulutlarına.
Avuçlamayacak yıldızlarını,
Gökkuşağına dokunmayacağım.
❞
Nurullah Genç
Islanırız diye yağmura dokunmadan geçen tenleriz
Üşürüz diye rüzgarın hafif esintisini tatmayan ruhlarız
Yanarız diye güneşe çıkmaya korkan bedenleriz
Oysa güzellik yağmurun damlalarında saçlarını ıslattıktan sonra kokan toprak kokusunu içine çekmekte
Üşüyeceğini hatta hasta olacağını bilmene rağmen esen rüzgara karşı incecik bir gömlekle yürüyebilmekte
Gündüzün sunduğu güneşe gülümseyip gecenin sunduğu yıldızlara göz kırpmaktaydı
“Bence herkesin hayatında acımasız olmayı öğrendiği bir yer var. Bir şey oluyor ve sen bir daha eski sen olamıyorsun. Herkes sana bencil diyecek ama kimse sana seni bu hale ne getirdi diye sormayacak