"Bir gece yatıyorduk, uyandırdı bizi. Ben gidiyorum arkadaşlar, dedi. O gün Durmuş Ağa horoz için azarlamış onu, bir güzel de dövmüş sonra. Buna içerlemiş çocuk. O gece gitti. Giderken de dedi ki: Ben, dedi, bir gün bu Yenice'ye döneceğim, diyar diyar gezeceğim, iyi bir horoz bulup alacağım, dedi. Horoz alacakmış da Durmuş Ağa'nın horozunu
Mahsun olma Burma, sevin!
Medeniyet getireceğiz sana,
Ölmez veya kör olmazsan göreceksin!
Medeniyet dediysek sizi medenileştireceğiz demedik. Medeni insanları göreceksin, onlara hizmet ederken…
Kulüpte biz briç oynarken hizmet için sizi içeri çağırırsak o zaman göreceksin. Gramafon sesi gelecek kulağınıza, medeniyetle tanışacaksın. Ya da
"o ünlü yatağın içinde oturup armoire'nin aynasına bakacağız, aynada sen olacaksın, ben olacağım, sonra da sana doğru döneceğim işte böyle, kollarımla saracağım seni, işte böyle, sonra da öpeceğim seni, işte böyle."
"... O ünlü yatağın içinde oturup armoire'nin aynasına bakacağız, aynada sen olacaksın, ben olacağım, sonra da sana doğru döneceğim işte böyle, kollarımla saracağım seni, işte böyle, sonra da öpeceğim seni, işte böyle."
Bazı vedalar vardır
"Hoşçakal"la biter
Hoşçakaldan sonra geriye dönemezsin
Bazı vedalarda da "kendine iyi bak" dersin
Döneceğim çünkü, seni iyi görmek istiyorum
Hâlbuki bilemez veda eden kişi
O gittikten sonra iyi olmanın ne kadar güçleştiğini
Hiçbir söz söylemeden çekip gidenler de vardır
Onların söyleyecek sözü