Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İzmir suikasti davası
Önce Ziya Hurşit sorguya çekildi. İtirafını tekrarlayan Ziya Hurşit, Ahmet Şükrü ile Abdülkadir dışında hiçbir politikacının adını vermedi. Abdülkadir ve Kara Kemal, tutuklama emirleri çıkar çıkmaz saklanmışlardı. Savcı tutuklu bulunan generalleri suçlamak için, Ziya Hurşit'e, suikastı düzenlemek amacıyla Ankara'ya gidişi ile Rize'deki şapka isyanları esnasında, Mustafa Kemal ile İsmet Paşa'nın vurulduğu ve "dindar Paşaların hükümeti ele aldığı" dedikodularının yayılmasının aynı tarihe rast geldiğini anımsattı.
Mustafa Kemal fes ve sarıkların yabancıların cebine para akıtmak olduğunu ileri sürmüştü, ama Türkiye'de Avrupa tarzı şapka üretecek fabrikalar olmadığı için başta İtalyanlar olmak üzere yabancı üreticiler bundan kazançlı çıktı. Yeni yasaya uyum göstermek için acele eden bazı insanların şapkaların önünü arkasına doğru giydiklerini ya da bilinçsizce kadın şapkaları taktıklarını gören yabancılar gülmekten kırılıyordu. Erkeklerin bir kısmı kenarlıklı şapka yerine namazda secde etmelerine engel olmayan bereleri giymeyi yeğliyordu.
Reklam
1925 Martıyla 1926 Martı arasında İstiklal Mahkemesi 138 idam kararı verdi. İçlerinden yaklaşık yirmi tanesi şapka kanununa başkaldırma suçuna bağlıydı.
Her zamanki gibi en üst düzeydeki din adamları seslerini çıkarmazken, bazı taşra hocaları açıkça protesto etti ve Ankara İstiklal Mahkemesi onlarla ilgilenmek üzere görevlendirildi. Erzurum'da başkaldırılar olunca, sıkıyönetim ilan edildi. Sorun çıkan bir başka yer de, insanların kendilerini İslamiyet'in sınır bekçileri saydığı, Sovyet hududu yakınlarındaki Rize'ydi. Mahkemeler sanıkları şapka kanununa aykırı davranmak yerine isyan etmekle suçluyor ve olayların nedeni olarak, dağıtılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı sorumlu tutmaya özen gösteriyordu. 1925 Martıyla 1926 Martı arasında İstiklal Mahkemesi 138 idam kararı verdi. İçlerinden yaklaşık yirmi tanesi şapka kanununa başkaldırma suçuna bağlıydı.
Mustafa Kemal meclisi açarken yaptığı konuşmada özel olarak şapkadan söz etmedi ama 25 Kasımda çıkan yasada tanım biraz daha genişletilmişti, 'Türk halkının genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın sürdürülmesini hükümet yasaklar." Sakallı Nurettin Paşa, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu ileri sürünce, milletvekilleri onu halk düşmanı ilan etmek için adeta birbiriyle yarıştı. Adalet Vekili Mahmut Esat ( Bozkurt) "Hürriyet gericilerin elinde bir oyuncak değildir," derken Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı muhafazakar Muş bölgesi milletvekili, "Bu devrim ki bir seldir; önüne geçenleri yıkar, devirir, geçer, kimseyi bırakmaz" uyarısında bulundu.
Mustafa Kemal'in Ankara'ya dönüşünden bir gün sonra, 2 Eylülde hükümet tüm tekke ve zaviyelerin kapatıldığını ilan edip, cübbe ve sarık kullanımını yalnızca din adamlarıyla sınırladı ve devlet memurlarının kıyafetleri düzene sokulup, şapka kullanmaları zorunlu hale getirildi. Bir ay sonra çıkarılan bir yasayla törenlerde frak ve silindir şapka giyme zorunluluğu getirildi. - 1925 -
Reklam
Kullanımı sarayın fermanıyla başlayan, Osmanlı Müslümanlarının orta sınıfı tarafından derhal kabul edilen fesi Osmanlı Hıristiyanları da bazen giyiyorlardı. Ne var ki Hıristiyanlar Avrupa'nın etkisi altında kaldıkça, Fransızca Chapeau sözcüğünden türetilmiş ve Türkçe'ye Rusça' dan geçen şapka adıyla bilinen kenarlıklı başlıkları kullanmaya başladılar. Osmanlı Türklerinin çoğunluğu için şapka dinsizliğin simgesiydi.
Populus vult decipi, ergo decipiatur. -“İnsanlar kandırılmak isterler, o halde bırakın kandırılsınlar.” manasında-
“Kişi ağzıyla yalan söyleyebilir ama yüz ifadesi onu ele verir.” der Nietzsche.
"Eğer bir gün yolunuz bir üniversiteye düşerse... Saçlarını taramayı becerememiş bir kızla karşılaşırsanız. Sıkı sıkıya tokalarla yapıştırmışsa saçlarını. Uyumsuz kıyafetler varsa üzerinde. Yakıştıra­mamışsa giydiklerini. Yaz sı­cağında boğazlı bir kazak giymişse. Bir pardesü giyip yün bir başlık takmışsa kafasına. Ya da modası geçmiş bir şapka takı­yorsa. Ellerini sürekli başına götürüyorsa, saçlarını tıkıştırıyorsa şapkasıdan içeri. Ürkekse, bir başınaysa... Bilin ki o kız, başörtülü bir kızdır. Bilin ki, bir kez daha kaybetmişizdir..."
Reklam
"Kişi ağzıyla yalan söyleyebilir ama yüz ifadesi onu ele verir" der Nietzsche. Afazi hastaları bu tür yüz ifadelerine, bedensel görünüş ve duruştaki herhangi bir uygunsuzluğa veya yanlışlığa karşı olağanüstü derecede duyarlıdırlar.
Sayfa 103Kitabı okudu
Şayet özduyum tamamen bozulmuşsa, beden kendine karşı deyim yerindeyse kör ve sağır olur. Özduyum anlamına gelen proprioception kelimesinin Latince kökü olan proprius’un ima ettiği gibi, kendine “sahip olmayı” ve kendini kendisi gibi hissetmeyi bırakır.
‘Bir amaç peşindeydi , “çalışmak ve sevmek” istiyordu…’
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.