Çiçeğin üzerine konmuş arı çocuğu sokmuştur. Arılardan korkmaya başlayan çocuk arıların amacının insanları sokmak olduğunu söyler. Şair çiçek çanağından polenleri alan arıya hayran olur ve arıların amacının çiçeklerin aromasını içlerine çekmek olduğunu söyler. Arının çiçekten polen topladığını ve kovanına götürdüğünü gören arıcı, arının amacının bal toplamak olduğunu söyler. Arı kümesinin hayatını daha yakından inceleyen başka bir arıcı, arının polenleri genç arıları beslemek ve kraliçe arının yumurtlamasına imkan sağlamak amacıyla topladığını, amacının türünü devam ettirmek olduğunu söyler. Botanikçi, arının erkek çiçekten aldığı polene dişi çiçeğin pistiline götürerek dişi çiçeği döllediğini gözlemler ve arının amacı olarak bunu görür. Bitkilerin göçünü gözlemleyen başka bir botanikçi arının bu göçe katkıda bulunduğunu görür ve bu yeni gözlemci arıların amacının bu olduğunu söyleyebilir. Ama arıların nihai amacı, bu amaçlardan ne birine ne diğerine ne de insan aklının ortaya çıkardığı bir üçüncüsüne indirgenebilir. İnsan aklı bu amaçların ortaya çıkarılmasında ne kadar ileri giderse, nihai amacın bizim için kavranılmaz olduğu o kadar belirginleşir. İnsan ancak arının hayatının, hayatın diğer olgularına uygunluğu üzerine yapılan gözlemlere ulaşabilir. Aynı şey tarihi karakterlerin ve hakların amaçları için de geçerlidir.
Sayfa 774Kitabı okudu
İnsan hayatının akılla idare edilebileceğini kabul edersek hayat ihtimalini ortadan kaldırmış oluruz.
Sayfa 764Kitabı okudu
Reklam
Onu bunu bilmem, Toronaga Sama haklı.
15. ve 16. yüzyıllarda Japonya, feodal iç savaşlar yüzünden küçük parçalara ayrılmıştı. Ortaçağ Avrupası’nın savaş ağaları gibi Japon beyleri de (daimyo), bir dizi dahili iktidar kavgasını sürdürmek için profesyonel savaşçılardan (samuray) oluşan silahlı maiyetler besliyorlardı. 17. yüzyılın başında Tokugawa klanı, tüm rakiplerini yenip boyun eğdirmeyi başardı. İmparatorun işlevi törensel görevlerle sınırlandırılırken, klanın başı şogun, ülkenin fiilî yöneticisi oldu. Edo’da (günümüz Tokyo’su) yeni bir başkent kuruldu. Tokugawa şogunları, 18. yüzyıl Avrupası’nın mutlak hükümdarlarına benziyordu. Daimyo aileleri, rehine olarak sarayda tutuluyordu. Ateşli silahlar ve yabancı kitaplar yasaklandı, dış ticaret tek limanla sınırlandırıldı. Katolik dinine geçenler takibata uğradı. Japonya, yeni fikirlere şüpheyle yaklaşan siyasi bir diktatörlük altında kapalı bir toplum haline geldi. Ama feodal anarşinin sona ermesi, tarımla ticaretin yeniden canlanmasına izin verdi. Çiftçiler, zanaatkârlar ve tacirler zenginleşti; ekonomi giderek parasallaştı. Şehirler büyüdü ve onlarla birlikte de şiirler, romanlar ve tiyatro oyunlarından oluşan bir şehir kültürü gelişti. İthal mallara ve yabancı etkisine getirilen yasaklar giderek daha gevşek uygulanır oldu. Eski sınıflar geriledi. Uzun barış dönemi samurayları gereksiz hale getirerek onları çiftçi ya da tüccar olmaya zorladı.
Ortadoğu'da "barış için savaş" kavramı en çok kullanılan kavramlardan biridir. Çünkü halklar barışın savaşla geleceğine inandırılmıştır ve bitti sanılan her savaşın ardından sözde barış projeleri yamanmıştır coğrafyaya.
Sayfa 54 - Kapı yayınlarıKitabı okudu
Aşkı başka türlü anladığını belirtmeye çalıştı. Tüm ömrü boyunca bir tek kadını sevebileceğini, bu kadının hiç bir zaman kendisine ait olamayacağını bile bile onu sevdiğini söyledi.
Darbe oldu. İhtilal oldu. Barış gelmedi. Savaş bitmedi. Seni özledim.
Sayfa 6 - Dokuz Yayınları 1. Baskı Aralık 2023Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.