Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda ağaçlardaki sonbahar renklerinin ona yazdan daha çok yakıştığını düşünmüştüm. Yaz bu yüzden sevmezdi beni ben de onu. Neyseki yenilmişti zamana da bitmişti kavgamız. Yaz bana neşeli şarkılar önermişti fakat ben Sezen seviyorum demenin onu üzeceğini düşünmüştüm. Afişlerde "Seven yanılmış, sevilen yabancılaşmıştı" dizesini okuduğum gün Yazın da bir akşamı olduğunu aklıma getirmiştim. Soruşturunca kendi gerçeğini meltem rüzgarlarında aradığını fark ettiğimi söyledim ona, oralı olmadı. Yaz unuturdu, kahkaha atmak hep daha cazip gelirdi. Giderken mutluydu biraz da şımartılmış. Yerini alan sonbahar; hükümdü, Anadolu'ya benzerdi, severdi söz geçirmeyi lakin merhameti elden bırakmazdı. Uzun vadeli işlerden hoşlanmaz, yapılacak varsa derhal halleder ve giderken elveda demez Allah'a emanet ederdi insanı. Seviyordum Bu yüzden en çok sonbaharı şarkılar daha anlamlı artık, gün de öyle. Battaniyeler temiz kokulu hurçlarından çıkarılıp serildiği an daha kıymetli. Saat geç olmuş, erken başlamıştım oysa ne ara serzenişine sarılmışım bir kere bitmeyecekti... Biliyordum..
Çocukken yaşadığımız yaz bir farklı yazdı sanki.. Ağustos o zamanlar da yaz mevsimiydi de verdiği neşe yok şimdilerde böyle konuşunca içimdeki yaş almış ben ortaya çıksa da su götürmez bir gerçek var ki çocukluk yılları; çaydanlıkta kaynamasını beklediğin bir su yahut saati izkerken ileri gitmesini beklediğin akrep gibi üstünde durunca bitmeyen, geçmeyen cinsten. Çocukken zaman daha yavaştı sanki... Hani meşhur bir beyit var: "Şeb-i Yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir. Mübtelâyı gâma sor kim geceler kaç saat" En uzun geceyi değil belki lakin yaz ayları kaç ay, kaç gün bir de çocukluğa sormak lazım. Bana şimdi soracak olursanız sıcaktan kurtulup kendini sonbahar rüzgarlarına emanet etmelik bir mevsim halini aldı yaz..
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız ,günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi.Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız,günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı.Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir.Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi nekadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
A GLANCE AT JUSTİCE
If you follow and observe a lion all day long and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you happy to see it catch and eat a gazel. If you start the story by following and observing a gazel and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you furious to see it being eaten by a lion. In other words, if you choose the starting point different, the same occasion will create two different judgements inside a person. So, the justice sensation inside a person depends on which story he/she follows and how long he /she follows it. (Serdal Özdemir)
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
~NFK