وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ
“Şehitler ölmez, onları öldürdük zannederler ama onlar bir daha ölmemecesine hep yeniden dirilirler ve vakti saati geldiğinde yine karşılarına dikilirler.”
Osmanlı zayıf düştüğünde, dün, kuzey batı topraklarında çeteciler, komitacılar, kaynaşıp duruyordu. Yarı haydut, yarı politacı çeteler... Bunlar köyleri basarlar, harmanları, ağılları ateşe verirlerdi. Dağa adam kaldırılardı. Baskınların çarpışmaların ardı arkası kesilmezdi. Hatta şehirlerin içlerine kadar sokulurlardı.
Bugünkü güneydoğunun, dünkü kuzeybatıdan farkı ne? "Şehitler ölmez!" Lafı yetiyor mu? Sen ölmez demeye devam et! O çocuklar artık hayatta değil, bir. Adamlar Ankara'da oturuyor, iki...
Zihin başka şeylere kaydı mı, gözler görmez olur. İyi bir ruh incindiğinde tepkisinin daha çok derinden olması gerekir
Kimse hiçbir şeyi küçümseyemez, küçümsersen, tehlike daha da büyür ve çabuk gelir.
Ben izindeyken, bizim oralardan şehit düşmüş bir çocuğun cenaze merasimine katıldım. Olup bitenleri uzaktan izledim. İnanır mısınız komutanım, utandım ve yerin dibine geçtim. Tamamen saman alevinden farksızdı toplum. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez ' klişe laflarıyla bağırıp durdular. Bunları uzaktan inceledim. Sanki suni bir havayla doldurulmuş balondan farksızdılar. Ve on yıllardır bu içi boş kalabalıklar hep aynı şeyi yaptılar.
Sonuç ne?
İşte geldiğimiz nokta.
FİLİSTİN'Lİ ENES'İN DERSİ
Enes' in parmakları tankın altında,
Göğsüne bir gül gibi düşmüş sapankayası.
İdealini arkadaşlarına,
Ruhunu meleklere emanet etmiş.
Sıkı sıkıya tutuyor fırlatamadığı taşını.
Bunun için savaşır Filitinli çocuklar,