"Ben izindeyken, bizim oralardan şehit düşmüş bir çocuğun cenaze merasimine katıldım. Olup bitenleri uzaktan izledim. İnanır mısınız komutanım, utandım ve yerin dibine geçtim. Tamamen, saman alevinden farksızdı toplum. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez, klişe laflarıyla bağırıp durdular. Bunları uzaktan inceledim. Sanki suni bir havayla doldurulmuş balonlardan farksızdılar. Ve on yıllardır bu içi boş kalabalıklar hep aynı şeyleri yaptılar. Sonuç ne? İşte geldiğimiz nokta. Hele, musalla taşının etrafına dizilen o siyasi partilerin temsilcileri yok mu? Onları dişlerimi sıkarak izledim ve kendi adıma yakası açılmamışlarla nasiplendirdim. Şehidin defninden sonra, ki hiç bilip tanımadığım, genç yaşta hayatını ülkesi için feda eden rahmetlinin mezarının başında sadece ben, anne ile babası, genç yaşta dul kalan bir kadın ve üç yaşında küçük bir oğlan kaldık. Ertesi gün ise, ki bizim orası küçük bir yer, her şey eski tas eski hamamdı. Bu anlatıklarım her taraf için geçerli."
Şehitler ölmez…
Peki kimler, neler ölür?
Yarın tanısan birlikte gülüşeceğin o delikanlının
neşesi ölür.
Aynı yerde çalışsan kanka olacağın o delikanlının
dostluğu ölür.
Barda sarhoş; olsan çılgın gibi dans edeceğin o delikanlının hevesi ölür.
Maça gitsen birlikte heyecanla tezahürat yapacağın o delikanlının coşkusu ölür.
Politika tartışsan çayına iddialaşacağın o delikanlının inancı ölür.
Tanısan kardeşin kadar seveceğin o delikanlı ölür.
Sana bir bakışıyla âşık olacağın o delikanlı ölür.
Nasılki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse; öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, "Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım" diyecektir.
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ
“Şehitler ölmez, onları öldürdük zannederler ama onlar bir daha ölmemecesine hep yeniden dirilirler ve vakti saati geldiğinde yine karşılarına dikilirler.”
Kim hayatı isterse şehadet istemeli. Şehidin hayatına Kur'an işaret eder. Sekeratı tatmamış herbir şehid, kendini
Hayy biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih buluyor. Zanneder ki ölmemiş.
Ben izindeyken, bizim oralardan şehit düşmüş bir çocuğun cenaze merasimine katıldım. Olup bitenleri uzaktan izledim. İnanır mısınız komutanım, utandım ve yerin dibine geçtim. Tamamen saman alevinden farksızdı toplum. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez ' klişe laflarıyla bağırıp durdular. Bunları uzaktan inceledim. Sanki suni bir havayla doldurulmuş balondan farksızdılar. Ve on yıllardır bu içi boş kalabalıklar hep aynı şeyi yaptılar.
Sonuç ne?
İşte geldiğimiz nokta.
FİLİSTİN'Lİ ENES'İN DERSİ
Enes' in parmakları tankın altında,
Göğsüne bir gül gibi düşmüş sapankayası.
İdealini arkadaşlarına,
Ruhunu meleklere emanet etmiş.
Sıkı sıkıya tutuyor fırlatamadığı taşını.
Bunun için savaşır Filitinli çocuklar,
Şehitler ölmez...
Peki kimler, neler ölür?
Yarın tanışsan birlikte gülüşeceğin o delikanlının neşesi ölür.
Aynı yerde çalışsan kanka olacağın o delikanlının dostluğu ölür.
Barda sarhoş olsan çılgın gibi dans edeceğin o delikanlının hevesi ölür.
Maça gitsen birlikte heyecanla tezahürat yapacağın o delikanlının coşkusu ölür.
Politika tartışsan çayına iddia olacağın o delikanlının inancı ölür.
Tanısan kardeşin kadar seveceğin O delikanlı ölür.
Sana bir bakışıyla âşık olacağın O delikanlı ölür.
Ve sen ölü sayarsın.
ÜÇ onlardan, beş bizden.
Beş onlardan, üç bizden.