Mus'ab b. Umeyr ilmi ve ahlakının yanı sıra cesareti ve azmiyle de örnek bir sahabiydi. Hz. Peygamber Bedir ve Uhud Savaşları'nda sancaktarlık görevini ona vermişti. Uhud'da Savaş'ın en zor anında dahi bir an olsun Resûlullah’ı yalnız bırakmadı Mus'ab. Daha önce Allah ve Resûlü uğruna sahip olduğu her şeyi feda eden, ensarın ilk öğretmeni artık elinde kalan tek şeyi, canını feda etmek üzere savaş meydanındaydı. Zira Allah'a verilen sözün gereğiydi bu. (Ahzâb, 33/23) Ve Mus’abü'l-Hayr'ın verdiği sözden geri dönmeye hiç niyeti yoktu. İbn Kamie'nin kılıç darbeleriyle önce sağ eli ardından da sol eli koptu. Yine de sancağı düşürmedi, kollarıyla tutarak göğsüne bastırmaya devam etti. En sonunda mızrakla yaralanarak şehit düştü. Savaşın ardından Allah Resûlü'nü ölümüyle en çok hüzünlendirenlerden biri o oldu. Resûlullah Mus'ab'ın yüzüstü düşmüş bedeninin başında durduktan sonra o ve beraberindeki diğer şehitlere hitaben Allah katında şehitler olduklarına kıyamet günü bizzat şahitlik edeceğini söyledi. (İbn Sa'd, Tabakât, III, 121) İslam'la şereflenmeden önce asaleti ve zenginliği dilden dile dolaşan Mus'ab b. Umeyr’in şehit olduğunda bedenini tamamen örtecek bir kefeni bile yoktu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, başının örtülmesini, ayaklarının üzerine ise izhir otu konulmasını istedi. (Buhârî, Cenâiz, 27)