Belki de çok uzun zamandır okuduğum en güzel kitaplardan birisiydi Akhilleus'un Şarkısı.
Kitap sizi o kadar derinden etkiliyor ki. Küfrettiğim yerler de oldu ağladığım yerler de güldüğüm yerler de. Hikayeyi Akhilleus'un can yoldaşı ve aynı zamanda kuzeni Patroklos'un dilinden ve gözünden inceliyoruz. Ancak yazarın dili çok güzel, çeviri olmasına rağmen oldukça etkileyici cümleler var. Tabii bu konuda çevirmenin hakkını da yememek lazım. Bu iki gencin yavaş yavaş birbirlerini tanımalarını, aşık olmalarını ve sönmelerini izliyoruz. Bu hem çok acı verici hem de çok keyifli bir şey. Kitap sonlandığında sanki arkadaşınızı kaybetmişsiniz gibi hissettiriyor. Kitabın en acı verici yanı aslında cidden hayatlarının bir şarkı gibi olması… O kadar kısa ve değerli ki. Patroklos'un çektiği acılar sizin yüreğinizi parçalayacak bazen ona sarılmak isteyeceksiniz… Hikaye boyunca düz mantık Akhilleus’un hiç acı çekmediğini düşünüyormuşum gibiydi ama hayır, Akhilleus acısını paylaşamayan birisi. Kitabın son 50 sayfası yüreğinizi parçalayacak ama son 3-5 sayfada sanki yavaş yavaş yüreğinizi yeniden toparlayacak. En önemli konunun aslında kalıplar ya da olacaklar değil sonuç olduğunu da biraz öğretiyor bu kitap bize. Kesinlikle 10luk bir kitaptı.