Hayrın fazla olması hayır değildir. Hayırdaki fazlalık şerdir. Her şeyde bu durum görülmektedir. Herhangi bir şey, sınırının üzerine çıkınca zıddına çevrilmektedir. Mesela cesaret, fazla olduğunda aldırmazlık, az olduğunda ise korkaklık ortaya çıkmaktadır. Cömertlik de sınırı üzerinde olunca israf ve savurganlık; sınırının altından daha aşağı seviyede olduğunda ise cimrilik ve pintilik ortaya çıkmaktadır. Öyleyse işlerin en hayırlısı, vasat/orta olanlardır.
Esbab-ı nüzûlün Kur’an’ın anlaşılmadığına pek çok faydası vardır.
Bunları maddeler hâlinde şu şekilde gösterebiliriz:
a. Bu ilim sayesinde,Kur'an’da zikredilen şeylerin hikmetini anlayabiliriz.
Bu,mü'minin imanını kuvvetlendirdiği gibi münkirin doğruyu bulmasına da vesile olabilir.
b.Bir hükmün yasalaşmasını sağlayan hikmeti açıklar.
Ayrıca dinin,toplumun yararına olan umumî maslahatları gözettiği bilinir.
c.Sebeb-i nüzûlü bilmek,âyeti işiten kimsenin âyeti daha kolay anlamasına ve ezberlemesine yardımcı olur.
d.Ayetler ve sûreler arasında münasebet kurmaya yardımcı olur.
e.Sebeb-i nüzûlü bilmek,Kur'ân âyetlerini anlaşılması ve bazı âyetlerin tefsirinde karşılaşılan ve sebeb-i nüzîl bilinmeden çözülemeyen problemlerin giderilmesini sağlayan en etkili yoldur.
Şunu bilmelisin ki kardeşim, hak; kaldırılmış parmakların çokluğuyla ya da medyatik gürültünün gücüyle bilinmez. Bilakis hakkın -hayatta tek başına da kalsa-parıldayan bir aydınlığı vardır.
Ancak onlar bu ifadeleri ile âyetin hükmünün yalnızca bu olaya veya şahıslara münhasır olduğunu söylememişlerdir.
Her ne kadar bir sebebe bağlı olarak inen umumi lafızlı âyetlerin sebeplerine has olup olmadığı tartışma konusu ise de hiç kimse Kitap ve sünnetin umumî lafızların,şahıslara özel olduğunu iddia etmemiştir.
"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.
Çünkü O, işitendir, bilendir.”
•Abdurrahman b. Zeyd'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir" âyeti nâzil olunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
"Ey Rabbim ya gazabı (öfkeyi) ne yapacağız?" dedi.
Ardından şu âyet nazil oldu:
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.Çünkü O, işitendir, bilendir. "
(Taberanî)
1.Hükmün emredilmesine neden olan hikmet yönünü öğrenme.
2.Önemli olanın sebebin hususiyeti görüşünde olan kimseye göre hükmün tahsisi.
3.Bazen lafız kapsayıcı (âmm) ve delil özel (hususî) olabilir.
Neden bilindiğinde,tahsis,bilinen şeklin dışında sınırlandırılabilir.
Nüzûl sebebi kat'îdir,bu nüzûl sebebinin içtihatla mefhumdan çıkarılması yasaktır.
1.Manayı anlama ve kapalılığı giderme.
2.Sınırlandırma düşüncesinin giderilmesi.
3.Ayetin hakkında indiği kimsenin adını öğrenme,âyetteki kapalılığı giderme.
7.Vahyi belirleme,ezberi ve anlamı kolaylaştırma. Nüzûl sebebini bildiğinde,âyeti işiten kimsenin zihninde hükmü vurgulama.
*Hükmün konulmasına neden olan hikmet yönünü öğrenme konusundaki örnekler:
Bunda,mü'min olan ve mü' min olmayan kimse için birtakım faydalar vardır:
Mü’min için;Allah'ın koyduğu hükümdeki hikmeti bildiğinde iman ve basireti artar bu da onu hikmete daha çok bağlanmaya sevk eder.
Mü'min olmayan kimse de dinin maslahatı gözetmek,faydayı elde etmek ve zararı gidermek üzere geldiğini öğrenir.
Bu da o kimseyi,eğer insaf sahibi biri ise Müslüman olmaya sevk eder.
Şunu bilmelisin ki kardeşim, -Allah sana bereket ihsan etsin- hak; kaldırılmış parmakların çokluğuyla ya da medyatik gürültünün gücüyle bilinmez. Bilakis hakkın hayatta tek başına yalnız da kalsa parıldayan bir aydınlığı vardır. Selef-i sâlihin bu manayı destekleyen ifadeleri bulunmaktadır:
Abdullah b. Mes’ûd radıyallâhu anh şöyle demiştir: “Tek başına dahi olsan cemaat, hakka muvafık
olandır.”(1)
Selef-i sâlihten rıdvanullahi aleyhim ecmain biri şunu
ifade etmiştir:
“Hak yolundan ayrılma! Bu yolun saliklerinin azlığı seni soğutmasın! Batıl yollara karşı dikkatli ol! Helake sürüklenenlerin çokluğuna aldanma!”