"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.
Çünkü O, işitendir, bilendir.”
•Abdurrahman b. Zeyd'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir" âyeti nâzil olunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
"Ey Rabbim ya gazabı (öfkeyi) ne yapacağız?" dedi.
Ardından şu âyet nazil oldu:
"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.Çünkü O, işitendir, bilendir. "
(Taberanî)
122. "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? işte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir."
•Zeyd b. Eslem'in, "Ölü iken dirilttiğimiz...”âyeti hakkında şöyle dediği rivayet edimiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle etti:
‘Allah’ım! Ebu Cahil b. Hisâm veya
Ömer b. el-Hatab ile islam’ı güçlendir.’
Her ikisi de sapıklıkta ölmüş gibiydi.
Derken Allah Teala,
Ömer'i islâm ile diritti, ona şeref verdi.
Ebû Cehil, sapıklıkta ve ölülükte kalmakta ısrar etti.Her ikisi hakkinda bu âyet nâzil oldu."
(İbn Ebî Hâtim)
• Dahhâk'ın, "Ölü iken diriltiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse..." âyeti hakkında şöyle dediği
rivayet edilmiştir:
Âyette bahsedilen Ömer b. el-Hattab’dır.
'... karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? ise kafirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir' âyetinde kastedilen ise Ebû Cehil'dir."
(Taberî)
Ebû Malik’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Bu âyet, helal yiyeceklerden birçoğunu ve kadınları kendilerine haram kılmış olan Osman
b. Maz'ûn ve arkadaşları hakkında nâzil olmuştur. Onlardan bazıları,erkeklik organlarını kesmeyi düşünmüşlerdi.
Bunun üzerine Allah Teâla;
“Ey İman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınır aşmayın. Allah sınırını aşanları sevmez"
(Ebu davud)
Abdullah b. Amr'm şöyle dediği rivayet edilmişti: "Bir kadın, Rasûlullah sallallah aleyhi ve sellem zamanında hırsızlık yaptı.
Eşyaları çalınan kimseler, kadın yakalayıp getirdiler ve 'Ey Allah'n Rasûlü! Bu kadın bizim eşyalarımızı aldı dediler.
Kadının kavmi 'Biz, onun yerine fidye veriz' dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'Onun elini kesin!' buyurdu.
Kadının kavmi 'Biz, ona fidye olarak beş yüz dinar veriyoruz' dediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tekrar
'Onun elini kesin!' buyurdu.
Ardından kadının sağ eli kesildi.
Kadin 'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim için tevbe imkân yok mu?' diye sordu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'Elbette var. Bugün sen, annenden doğduğun günkü gibi günahsizsin' buyurdu.
Yüce Allah, Mâide sûresinde şu âyeti indirdi:
Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse süphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”
(Ahmed B. Hanbel)
Atâ b.Ebî Rabah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Medine’de peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e,
“İlâhınız tek bir Allah’tır.O’ndan başka ilâh yoktur.
O, rahmandır,rahimdir' ayeti indi.
Mekke’deki Kureyş kafirleri‘İnsanlara,tek bir ilah nasıl yetebilir?" diye sordular.
Bunun üzerine Allah Teâla,
'Şüphesiz! Göklerin yerin yaratılışında,geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde,insanlara yarar sağlayacak şeylerde,denizde seyreden gemilerde, gökyüzünden indirilip ölmüş toprağı dirilten yağmurda,yeryüzünde yayılan her çeşit canlıda, rüzgârların bulutları evirip çevirmesinde,
elbette düşünen topluluklar için deliller vardır.”
âyetini indirdi."
(Taberi)
* Abdullah b. Abbâs'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Cahiliye döneminde şeytanlar,geceleri Safa ile Merve arasında toplanır,oyun oynarlardı.
Safa ile Merve arasında putlar da olurdu.
İslam gelip hâkim olunca,Müslümanlar
'Ey Allah'ın Resûlü! Safa ile Merve arasında tavaf etmeyiz.
Şüphesiz o, cahiliye döneminde yaptığımız bir şirkti' dediler.
Bunun üzerine Allah Tealâ”Onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur' âyetini indirdi."
(Taberi)
1.Hükmün emredilmesine neden olan hikmet yönünü öğrenme.
2.Önemli olanın sebebin hususiyeti görüşünde olan kimseye göre hükmün tahsisi.
3.Bazen lafız kapsayıcı (âmm) ve delil özel (hususî) olabilir.
Neden bilindiğinde,tahsis,bilinen şeklin dışında sınırlandırılabilir.
Nüzûl sebebi kat'îdir,bu nüzûl sebebinin içtihatla mefhumdan çıkarılması yasaktır.
1.Manayı anlama ve kapalılığı giderme.
2.Sınırlandırma düşüncesinin giderilmesi.
3.Ayetin hakkında indiği kimsenin adını öğrenme,âyetteki kapalılığı giderme.
7.Vahyi belirleme,ezberi ve anlamı kolaylaştırma. Nüzûl sebebini bildiğinde,âyeti işiten kimsenin zihninde hükmü vurgulama.
*Hükmün konulmasına neden olan hikmet yönünü öğrenme konusundaki örnekler:
Bunda,mü'min olan ve mü' min olmayan kimse için birtakım faydalar vardır:
Mü’min için;Allah'ın koyduğu hükümdeki hikmeti bildiğinde iman ve basireti artar bu da onu hikmete daha çok bağlanmaya sevk eder.
Mü'min olmayan kimse de dinin maslahatı gözetmek,faydayı elde etmek ve zararı gidermek üzere geldiğini öğrenir.
Bu da o kimseyi,eğer insaf sahibi biri ise Müslüman olmaya sevk eder.